Jonestown katliamı, 2001 yılındaki Eylül saldırılarına kadar ABD medyasında çok konuşulan bir olay olmuştur. Başlarda insanlara eşit, adaletli bir dünya gibi çeşitli vaatlerde bulunarak kendisini destekleyenlerin beyinlerini yıkayıp en sonunda kendisiyle beraber yaşamaya ikna eden Jim Jones, halkını nasıl ölüme sürüklemiştir?
Ona İnananları Peşinden Sürükleyen Lider: Jim Jones
İlk dini faaliyetlerine 1950 yıllarında başlayan Jones, Hristiyan bir lider olarak kendi Halk Tapınağı’nı açtı ve halk arasında önemli bir figür haline geldi. Burada Jones, ihtiyaç sahiplerine ücretsiz yemek ve sosyal servislerde bulunmaktaydı. Jones, sosyal ve ırksal eşitliği savunmaktaydı. Bundan dolayı da üyelerinin çoğu siyahi bireylerden oluşmaktaydı. Yaymış olduğu mesajlar sayesinde daha iyi bir dünya kurmayı hedefleyen Jones, yeni arayışlar içinde olan, toplumda dışlanan veya yer edinemeyen insanları bünyesine katmıştır. Ona inanan ve yolundan giden insanların artmasıyla beraber Jones, halktan ve medyadan gelen sert tepkiler ve suçlamalara karşı cemaatini, sosyalist bir ütopya kurmak amacıyla California’dan ayrılıp Guyana’da hep birlikte yaşamaya davet etti.

Jonestown ve Halk Tapınağı’nın lideri Jim Jones. (1976)
Jonestown’da Yaşam Jim Jones’un Vaat Ettiği Gibi Miydi?
1977 yılında, Jim Jones’un komplo teorilerine inanan yaklaşık 1000 kişi, yaş farkı gözetmeksizin onunla birlikte Guyana’ya giderek kendilerini dış dünyadan izole etti. Burada halk, kendi ektiğini biçiyor ve ürettiğini tüketiyordu. Jonestown’da kolektif bir işleyiş vardı. İlk zamanlar üyeler, kasabadaki sosyalizmi benimseyerek iyi şartlar altında hayatlarını sürdürmekteydiler fakat sonraları bu izleyiş Jones’un vaat ettiği yer olmaktan çıkmıştır.

Jonestown’da hayatlarını sürdüren insanların bulunduğu bir fotoğraf karesi.
Kasabalılar, zor koşullar altında çalıştırılmaya başlandı; pasaportlarına el konuldu, kasabadan ayrılmaları yasaklandı. Birçoğu şiddete maruz kalırken, yapılan toplantılara katılmaları zorunlu hale getirildi. Jones, toplantılarında megafon aracılığıyla -gece geç saatler de dahil olmak üzere- dış dünyanın tehlikelerini göz önüne sürerek cemaatini dış dünyadan soyutlamaya çalışmıştır. Bu duruma tepki gösterenler veya göstermeye çalışanlar, liderler tarafından cezalandırıldı. Üyeler, kendi benliklerini kaybederek birer tarikat üyesi olmaya zorlandı.

Üyelerinin çoğunluğunu siyahilerin oluşturduğu Jonestown’da, tarımla uğraşıp kendi ürettiklerini tüketen insanların günlük yaşamından bir görüntü.
Leo Ryan’ın Gelişiyle Oluşan Tehdit
1978’de tarikattan kaçabilen insanların, Jones ve kasaba hakkında verdikleri ifadelerde zulüm, şiddet ve korkunç hayat şartlarını dile getirmeleri üzerine, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve Kongre üyeleri müdahale etmeye karar verdi. Bu doğrultuda, Kongre üyesi Leo Ryan başta olmak üzere, 18 kişilik medya ekibiyle beraber 17 Kasım 1978’de Jonestown tarikatını ziyaret ettiler. Ziyaretin ilk günü, Jones ve ekibi tarafından hoş karşılandılar. Yerliler, Ziyarette bulunan ekibe Jonestown’daki yaşamı tanıttı. Fakat bu durum pek uzun sürmedi.

Leo Ryan ile birlikte gelen haber ekibi.
Ertesi gün, birkaç yerli onlarla birlikte ülkelerine geri dönmek istediklerini belirttiler. Zaten bu ziyaretten memnun olmayan Jones, bunu ihanet olarak algılayarak, heyetin en kısa zamanda kasabadan ayrılmasını talep etti. İkinci gün, Ryan’a bir cemaat üyesi tarafından saldırı düzenlendi. Yara almayan Ryan, 48 saatin sonunda zor da olsa ülkesine geri dönmek isteyenleri de yanlarına alarak acil bir şekilde Jonestown’dan ayrıldılar. Ryan ve ekibinin bu ani kaçısı Jones tarafından daha sonrası için ciddi bir tehdit olarak görülmüştür. Jones bu duruma karşılık olarak adamlarına onları öldürme emri verdi. Ryan ve ekibi uçağa binmek üzereyken pusuya düşürüldü. Saldırıda Ryan ve birkaç ekip arkadaşı hayatını kaybederken, diğerleri ise yaralandı.

Jones’un emriyle pistte suikasta uğrayan Leo Ryan ve ekibinin son hali. (18 Kasım 1978)
Bir Tarikatın Sonu
Son zamanlarda kullandığı ilaçların etkileri ve hastalığının ilerlemesiyle birlikte psikolojisi daha da bozuldu. Kendini peygamber ilan eden Jones, halkını korkunç şartlar altında yaşamaya zorladı. Ryan ve ekibinin katledilmesinin sonuçları olacağını ve tehlikede olduklarını, askerlerin gelip onları yok edeceklerini halkına inandırdı. En sonunda 18 Kasım 1978’de, Ryan ve ekibinin öldürüldüğü gün, tarikatına toplu intiharı emretti. Çocuklar da dahil olmak üzere kimisi zorla, kimisi bilmeyerek, kimileri de isteyerek sıraya girdi ve siyanür içirilerek yaşamlarına son verdi. Yaklaşık bir saat içinde, 909 kişi intihar etti.

Ertesi gün siyanür içerek hayatını kaybedenlerin havadan çekilmiş görüntüsü. (18 Kasım 1978)
Ertesi gün kasabaya gelen FBI yetkilileri, Jones’un kendi kafasına sıktığı kurşunla hayatını kaybettiğini belirledi. Bazı üyeler saklanarak hayatta kalmayı başardı. Onların ifadelerine göre Jones, toplu intihar eylemi sırasında megafonla yaptığı konuşmalarla üyelerini ikna etmeye çalıştı. Ayrıca Jones’un bu toplu intiharı dış dünyaya karşı tepki olarak gördüğünü dile getirdiler. Bu toplu intihar vakası, 2001 yılında gerçekleştirilen İkiz Kuleler saldırısına kadar ABD’de en fazla can kaybının yaşandığı olay olarak kayıtlara geçti.

FBI tarafından bulunan, kasabalıların kendilerine siyanür enjekte ettiği iğneler.
Yorumunuzu Yayınlayın