Manga, Japonya kökenli bir çizim ve hikaye anlatma sanatıdır. 12. yüzyıla kadar uzanmaktadır, 17. yüzyılda terim olarak benimsenmiştir. Edo döneminde çeşitlenmiş ve II. Dünya Savaşı sonrası dünya çapında popüler hale gelmiştir.

Manganın Geçmişten Günümüze Olan Yolculuğu

Japonya’nın ilk mangalarından Shigisan Engi

Manganın kökeni 12. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Japonya’nın Kyoto kentinde tapınağına ait ilk Mangalar diyebileceğimiz “Choju-jinbutsu-giga” eserleri bulunmuştur. Bu parşömenler, Tokyo ve Kyoto müzesinde sergilenmektedir.
Manga kelimesi ilk olarak 17. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Manga kelimesi, ilk kez 1819 yılında Hokusai Katsushika’nın öğrencilerinin yaptığı çizimler için özel bir isim olarak kullanılmıştır. Çin kökenli olan bu kelime, iki Çince sözcüğün birleşiminden türemiştir. Man kelimesi “rastgele, kaygısız” olarak ifade edilirken, Ga kelimesi “çizim, tasarı” anlamına gelmektedir.

Manga Çizimlerinin Önemi Meiji Dönemi İle Artıyor

Tahta blok baskı yönteminin kullanıldığı bir örnek

Japonya’da Manga kültürünün gelişimi Edo döneminde (1603-1868) olmuştur. Savaşın olmaması ekonomiyi güçlendirmiş ve insanların boş zamanlarını okuyarak değerlendirebilmesini sağlamıştır. Ülkenin eğitim seviyesi yükselmiş ve insanların şehre göçü artmıştır. Şehirlere göç eden halk, yeni arayışlara yönelmiş ve bu durum, eserlerin daha sık üretilmesini ve çeşitlenmesini sağlamıştır. Bu çeşitlilikler arasında, günümüze en yakın olan ve en bilinen yayınlar “Kibyoshi” adıyla basılmıştır. Kibyoshi, günlük ve basit olayları ele alan Mizahi içerikli bir yayındır. Toplumun okur-yazarlık seviyesinin artması ile yeni eserlere olan açlık artmış, ülkede yayın 1840 yılında yönetimin sıkı denetim getirmesine kadar hızla yayılmıştır. Yeni denetim içerisinde birçok içerik ve tür yasaklanmıştır.

1945’te Yayınlanan Yazılar Propaganda Aracına Dönüşüyor

Meiji Dönemi Çizim

Büyük bir dönem olarak bilinen Meiji dönemi ile 1889 yılında Anayasa değişmiş ve sıkı yayın denetimi azalmıştır. Yayınlanan yazılardan ziyade çizimler daha büyük bir önem taşımaya başlamıştır. Batı kültürü ve politika; yayınlarda geniş bir yer edinmiş; dönemin gazeteleri bile bu metodu benimsemiştir. II. Dünya Savaşı’nın çıkması ile birlikte tüm yayınlar propaganda aracına dönüşmüş ve diğer içerikler neredeyse tamamen yasaklanmıştır. 1945 yılında biten savaş ile birlikte manga kültürü hızlıca gelişmiş ve döneminde basılan romanlardan, sinema filmlerinden daha çok satılmaya başlamıştır. Savaş sonrası Liberalizmi iyice benimseyen Japon halkı, halihazırda Amerika’da oldukça popüler olan çizgi romanların etkisi ile son kez değişerek günümüzde edinebildiğimiz formunu almıştır.

Japon animasyonu yeni bir sanatsal ifade biçimi olarak gelişmeye başlıyor

Astro Boy: Osamu Tezuka

Anime kelimesi, İngilizcedeki “animation” kelimesinin kısaltmasıdır. İlk anime olarak nitelendirilebilecek eserler 20. yüzyılda ortaya çıkmış ve popüler mangaların konularını işlemiştir. 1910’ların sonlarında, Japon animasyonunun ikinci nesil öncüleri arasında, genellikle animenin “babaları” olarak anılan Ōten Shimokawa, Jun’ichi Kōuchi ve Seitarō Kitayama bulunmaktadır. Bu dönemde Japon animasyonu, yeni bir sanatsal ifade biçimi olarak gelişmeye başlamıştır. II. Dünya Savaşı sırasında, Japonya’da propaganda amacıyla çeşitli animasyonlar üretildi. Özellikle 1943 yılında üretilen Momotarō no Umiwashi ve 1945 yılında yapılan Japonya’nın ilk uzun metrajlı anime filmi olan Momotarō: Umi no Shinpei, bu dönemin dikkat çeken yapımları arasında yer aldı. Bu filmler, Japon İmparatorluğu’nun milliyetçi ve askeri propagandasını yaymak için kullanıldı ve Japon folklor kahramanı Momotarō, bu yapımlarda askeri güçleri motive eden bir figür olarak öne çıktı. 1970 yılında dünyaya nam salmış olan Disney projelerinden ilham alarak üretilen Astro Boy, Lupin III ve Mazinger Z gibi animeler, döneme damga vurmuş ve animenin tüm dünyada tanınmasını sağlamıştır.

1980’ler Anime’nin Altın Çağı Olarak Kabul Edilir

Ghost in the Shell

1980’ler animenin Altın Çağı olarak kabul edilir. Bu dönemde anime, ana akım haline gelmiş, uzay ve siberpunk temalı yapımların üretilmesiyle dünya genelinde popülerlik kazanmıştır. 1990’lı yıllardan itibaren anime, dünya çapında hızla popüler hale geldi. 1980’lerin Altın Çağı’nın mirası üzerine kurulan bu dönemde anime, geniş kitlelere ulaşmaya başladı. 1990’larda Japonya’da anime üretimi hızlandı; Neon Genesis Evangelion ve Sailor Moon gibi seriler büyük ses getirdi. Aynı dönemde, Dragon Ball Z ve Pokémon gibi yapımlar Batı’da fenomen haline geldi. Akira ve Ghost in the Shell ise bilim kurgu temalarıyla dikkat çekti. 1990’ların sonunda dijital animasyon teknolojisinin gelişmesiyle anime, hem sanatsal hem de ticari anlamda büyümeye devam etti.

Popüler Mangalardan Uyarlanan Animeler Dünya Çapında Yükseliyor

Death Note

Günümüzde onlarca kategori ve alt kategoriden oluşan animeler, her yaştan insana hitap etmektedir. Çizimlerinin ve düşük bütçelerle üretilebilme avantajının yanı sıra, animeler duygusal derinliği etkili bir şekilde izleyiciye aktarabilme yeteneği ile dikkat çekmektedir. Animelerin başarısı sadece bütçe ile sınırlı değildir; birçok anime, halihazırda popüler olan mangalardan uyarlanarak izleyicinin aşina olduğu içerikler sunmaktadır. Bu durum, izleyicilerin beklentilerini karşılayarak daha fazla ilgi çekmektedir. Özellikle, mangalarda bulunan abartılı ve dikkat çekici çizim tarzı, animelerde benzer bir estetikle sunulabilmektedir. Bu da izleyicilerin sevdikleri hikayeleri tanıdık bir biçimde deneyimlemelerine olanak tanır. Bunun yanı sıra, daha önce mangalardan beyaz perdeye uyarlanan eserler çoğunlukla animelerle aynı etkiyi yaratamamaktadır. 2017 yılında izleyiciye sunulan Death Note gibi örnekler, bu geçişin zorluklarını ve animelerin sunduğu derinliği göstermektedir.

KAYNAKÇA

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.