Akademiye ucundan kıyısından yaklaştıkça, bunca zaman tüketicisi olduğumuz bilimsel bilginin yavaş yavaş üreticisi olma yolunda eğitim aldığımızı da daha iyi anlıyoruz. Peki bir araştırmacı, bilim insanı ya da öğrenci olarak bilimsel etik hakkında neler biliyoruz? Bugüne kadar hep metafiziğin yasak meyvesinden söz edildi. Metinlerarasılığın bana verdiği yetkiye dayanarak bu “mini etik” testi ile biraz da bilimsel yöntemin yasak meyvelerine değinelim istedim.
Bilimsel verilerin doğru ve sistematik biçimde işlenebilmesi için ortak bir etik anlayışı olması işleyişi kolaylaştırmaktadır. Ve evet, evrensel düzeyde bir bilimsel etik anlayışı geliştirmek mümkündür.
Sosyal bilimlerde yapılan araştırmalar her zaman pozitif bilimlerdeki gibi kesin ve ölçülebilir sonuçlar sağlayamayabilir. Hatta Prof. Dr. Emre Toros bu durumu şöyle ifade eder: “Sosyal bilimlerin nesnesi, paralel evrende birçok veçhesi bulunan bir disko topuna benzer. Fiziksel dünyadaki elle tutulur gözle görülür nesneler gibi değildir. Bu nedenle sosyal bilimci belirli bir anda ve konumda disko topunun kendine dönük yüzünü açıklarken, bir başkası da öteki yüzünü inceliyor olabilir.”
Araştırmanın hedeflenen amaca uygunluğu, seçilen yöntemin doğruluğu ve pratik aşamasında uygulanabilirliği hakkında öngörüde bulunmak akademik boşluğu doldurmak açısından önemli. Bunun yanında maddi ve beşeri kaynaklardan istenen düzeyde yararlanabilmek için araştırmanın zamansal ve konumsal planlamasında titiz olmak gerekir. Bu nedenle bilimsel araştırmalar, genellikle hatları önceden çizilmiş proje tasarıları gibi oluşturulur.
Aslında var olmayan bilgileri bilimsel bilgi metotlarına uygun olarak veya olmayarak araştırmada kullanmak ve bu bilgilerin yayın ve dağıtımında rol üstlenmek bilimsel alanda asla mazur görülmeyen davranışlardan biri olan uydurmacılıktır.
Başkasına ait olan fikir, çalışma ve yöntemleri araştırmayı yapan kişinin referans göstermeden kendine aitmiş gibi sunması aşırmacılık olarak bilinir. Maalesef oldukça sık karşılaşılan bu durumun bazen kötü niyetle bazen de kasıtsız olarak gerçekleşmesi etik kuralların ihlal edildiği gerçeğini değiştirmiyor.
Şaşırtıcı şekilde sosyal bilimlerde bazen başvurulan bu yöntemde, araştırmacı katılımcılara “geçici süreliğine” olmak kaydıyla araştırmanın konusu veya nedeni hakkında eksik ya da yanlış bilgi vermek zorunda kalabiliyor. Etik bağlamında çokça tartışılan bu tavır, deneyi olumsuz etkileyebilecek faktörleri minimize etmek adına yapılıyor. Ancak bunu etik ihlali olmaktan çıkaran kısım çalışma bulguları elde edildikten sonra gerekçeleriyle birlikte katılımcılara durumun izah edilmesi ve rızası alınmadan bulguların yayınlanmaması oluyor.
Hakem onayından geçtiği halde yanlış bilgi içeren bir makalenin yazarının kendisi ya da bir başkası tarafından içerdiği hatanın fark edilmesi halinde gerekli düzeltme veya itiraz işlemleri yapılır, bilimsel süreç bilgilendirme amacına uygun olarak yürütülür.
Referans gösterilmesi öncül çalışmayı yapan kişinin emeğine saygı duymak ve onu koruma altına almaktır. Dolayısıyla bir fikri ya da bulguyu herkesçe kabul edilmiş varsayarak referans göstermeden kullanmak hırsızlığın bir başka türü olarak değerlendirilmekte. Çalışmada daha önce başka bir araştırmada kullanılan tablo, grafik, ölçüm gibi sonuçlara yer verilecekse mutlaka sahiplerinden izin alınmalı ya da kaynak gösterilmeli.
Aşırmacılık ya da doğrudan çalma diyebileceğimiz intihalin bilimsel açıdan etik olmadığı birçoğumuz tarafından biliniyor. Ancak cezai yaptırımı olmadığı konusunda maalesef kısıtlı bilgiye sahibiz. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 71. maddesinin (3) fıkrasında “Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezasıyla cezalandırılır.” [27, Böl. 5] ve (5) fıkrasında “Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” [27, Böl. 5] hükümleri yer almaktadır. (Gücükoğlu & Ayvaz Reis, 2014)
Gürol Irzık tarafından söylenmiş bu söz, bilimin üreticisinin alıcısına karşı sorumluluğunu oldukça net açıklıyor aslında. Bu nedenle bilimsel etik kural ve sınırları noktasında genellikle evrensel olarak ortaklaşmak testin başında da belirtmiş olduğumuz gibi: Mümkün.
KAYNAKÇA
- Gücükoğlu, B., & Ayvaz Reis, Z. (2014). Türkiye’de ve Dünyada İntihalin Yaptırımları. meeting of Akademik Bilişim, 6.
- Irzık, G. (2008). Eğitim, Üniversiteler ve Bilim İnsanlarının Meslek Etiği. A. Erzan, G. Irzık, E. Kansu, Ş. Ruacan, A. Tekcan, A. Tolun, & Y. Yılmaz içinde, Bilim Etiği Elkitabı (s. 47). İstanbul: Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları.
- Toros, E. (2022) Sosyal bilimlerin metodolojik yaklaşımı hakkındaki yorum, ders içi konuşmalar.
Yorumunuzu Yayınlayın