Almanya’da sanatın birçok çeşidinde belirdikten sonra kendisini sinema alanında da gösteren ve mevcut konumunu uzun zamandır koruyabilen bir sanat akımıyla karşı karşıyayız. Dışavurumculuk, gerek film ve sinema sektörünün içeriğinde gerek biçimsel olarak literatürde varlığını kazanmıştır.
Tarihsel Olarak Dışavurumculuğun Gelişimi
Sanat kavramları ve akımlarında bildiğimiz üzere zaman, mekân, olay ve olguların etkisi azımsanamayacak ölçüttedir. Bu doğrultuda düşünüp üzerine fikir yürütürsek dışavurumculuk akımının 1. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’da ortaya çıkması belli belirsiz birçok olay ve olguya zemin hazırlamıştır. Gerçi dışavurumculuk mevcut etkisini savaş öncesi dönemde hissettirmiş olsa da asıl ve tam anlamıyla etkisini 1. Dünya savaşından sonra ortaya çıkarmış bulunmaktadır. Az önce de bahsedildiği üzere sanat akımları dönemin olaylarından fazlasıyla etkilenir ve bunları ortaya çıkarmış olduğu eserlerinde kamuoyuyla paylaşırlar. Bu da demektir ki 1. Dünya savaşından mağlup ayrılan Almanya’nın taşıdığı keder ve üzüntüyü sinemada bizzat hissedebileceğimiz anlamına geliyor.
Çünkü filmler, şiirler, şarkılar ve diziler de ayrıca bir propaganda niteliği taşımaktadır. Alman sineması, 1. Dünya savaşının bıraktığı ağır ve yaralayıcı etkileri uzun bir süre ülkenin her kolunda bizzat yaşamış ve taşımış durumdadır. Dolayısıyla hal böyle olunca Alman Sineması bariz bir biçimde ekonomik sıkıntılar yaşamış; maddi yönden kötü etkilenmiştir.
Alman Sinemasındaki bu ekonomik çöküş, Alman Sinemasını global açıdan etkilemiş Hollywood Tarzı film yapımlarıyla aynı kulvarda olması imkânsız bir hale bürünmüştür. Dolayısıyla Hollywood’un gösterişli, pahalı film ve yapımlarıyla yarış halinde bulunamamıştır.
Bu karanlık sanat akımı etkisini 1920’lere kadar sürdürmüş ve 1920’lerden sonraki sinema sektörü içerinde etkisi zayıflamış ve azalmıştır. Dışavurumculuk akımı aslında toplumun yeniden şekillenmesi ve biçimlendirilmesi konusunda insan gücüne inanmış ve tasvirlemiştir. Dışavurumculuk, insan zihninin derinlerinde yatan bilinçaltı olarak tanımlayacağımız konumdaki fikir ve düşüncelerin taşması; dış dünyaya aktarımı olarak da lanse edilebilir.
Yazının başlarında bahsettiğim dışavurumculuk akımının kendini hemen hemen nerdeyse her sanat dalında ortaya çıkarması söz konusudur. Hatta dışavurumculuğun resim alanındaki önderi ve temsilcisi de Picasso olarak bilinmektedir. Dışavurumculuğun etkili olduğu filmlerde genel olarak kaba, daha uygun olmayan görüntüler ve sahneler söz konusudur. Kamera kendisine ait olmayan bir dünyanın çekimlerini yapar konumda sahnelenmektedir. Savaşın getirmiş olduğu üzüntü, umutsuzluk, hayal kırıklığı, sosyo politik ve ekonomik sorunları ele alıp konu haline getirilmiş filmler ortaya çıkmıştır.
PRAGLI ÖĞRENCİ (1913)-YÖN: STELLAN RYE
HOMUNCULUS (1916) -YÖN:OTTO RİPPERT
DOKTOR KALİGARİ’NİN MUAYENEHANESİ (1919) – ROBERT WİENA
Yukarıda verilen filmler, bu dönemde fantastik türde ortaya çıkarılmış ve bir yol oluşturmuştur Yeni savaştan çıkmış, son derece bitik durumda olan, sevdiklerini akrabalarını savaş uğruna kaybetmiş, psikolojik olarak ruhsal çöküntüde olan, sosyolojik ve psikolojik açıdan çöküntüde olan bir milletin sanatçılarının, yaşananları ve olayları kendi açılarından değerlendirip, fikir süzgecinden geçirip, filtreleyerek sinema sektörüne aktarması son derece olağan bir durumdur.
Genel olarak bir özet geçersek dışavurumcu alman sinemasındaki en temel ve bariz özelliklerden biri dış çekimlerden kaçınılmasıdır. Bunun nedeninin az önce belirtmiş olduğum sanatçının kendi iç dünyasında mevcut olan düşünce ve görüşleri daha rahat aktarmaktır; bundan dolayı da çekimler daha çok iç mekanda yapılacak biçimde düşünülmüştür. Bu duruma artı olarak dönemin Almanya koşullarındaki mevcut ve hakim siyasi yapılanma ve baskılama etkili olmuştur. Mevcut olan bir belirsizlik, her yönde yaşanan krizler, ekonomik çöküntü ve bunalım filmlerde kendisini oldukça net bir şekilde göstermiştir. Bu durumları filmlerde sıradan olmayan hatta aksine daha alengirli olan sahne dekorlarıyla gözlemleyebiliyoruz. Onun harici keskin ışık ve ona paralel olarak gölge oyunları da dışavurumcu alman sinemasında oldukça yakından tanıdığımız durumlardır.
KAYNAKÇA:
Biryıldız E. Dışavurumcu Alman Sineması. MİD. 2014; 1(1): 221-250.
Demir, M. (2009). SİNEMANIN İLK YILLARINDA KORKU TEMALARI VE DIŞAVURUMCU ALMAN SİNEMASI . İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi , 1 (1) , 7-27 .
Fırıncı, M. (2006). Alman Ekspresyonizmi (Dışavurumculuk), Die Brücke (Köprü) ve Türk Baskı Resim Sanatına Etkileri . Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi , (19) , . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/deubefd/issue/25441/268440
Yorumunuzu Yayınlayın