BİLİNÇSİZ MİRAS: TRAVMA
“Neden böyleyim, neden sürekli aynı hataları yapıyorum?” diye düşündüğünüz olmuştur. Sürekli aynı hataların ve birbirini tekrarlayan yanlış seçimlerin olduğu bir döngüye hapsolmuş hissediyor olabilirsiniz. Bu yazıyla birlikte döngünüzün nedenini öğrenme şansınız var. Bu döngü seninle başlamadı ama seninle son bulabilir.
Seninle Başlamadı
Bu yazıda temel olarak Mark Wolynn’nin “Seninle Başlamadı” kitabından yola çıkarak bir kendini keşfetme yolculuğuna çıkacağız. Yersiz kabul ettiğiniz, kendinize ait olmadığını düşündüğünüz korkulara sahip olduğunuzu düşündüğünüz oldu mu? Peki bunun gerçekten size ait olmayabileceğini söylesem şaşırır mıydınız?
Kitabın temel konusu; bireyin kendinden önceki üç neslin yaşadığı biyolojik çevrenin, olumlu veya olumsuz olaylarını, kendi DNA’sına aktarması ve nesilden nesile travmaların birbirleriyle bağlantılı şekilde yaşanmasına neden olması. Ailenizin yaşadığı travmaların kalıtsal olduğunu, bilimsel olarak açıklamaya çalışıyor kitap. Kitap ana hatlarıyla üç kısımdan oluşuyor. Bu üç kısım içerisinde on dört başlık bulunuyor.
Bilimsel olarak temel alınan nokta Epigenetik. Epigenetik; biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ama aynı zamanda ırsi olan gen ifadesi değişikliklerini incelen bilim dalıdır.
İlk Bölüm: Aile Travmaları
İlk bölüm aile travmalarını konu alıyor. Bilimsel verilerle hamilelik sürecinde yaşanan olayların, bebeği nasıl etkilediğini açıklıyor. Kadınların yumurtalıklarında anneannesinin, annesinin ve kendine ait travmalar taşıdığını bilimsel veriler kullanarak açıklıyor.
Kitapta bunlara örnek olarak birçok danışanın hikayesinden bahsediliyor. Mesela Sandy’nin, “Nefes alamıyorum, dışarı çıkamıyorum, öleceğim.” ifadesinden yola çıkarak aile geçmişinde toplama kamplarındaki gaz odalarında boğularak hayatını kaybeden dedesi ve halalarının olduğunu öğreniyoruz. Bu olayda tek hayatta kalan babası ise bunlara şahit olarak travmasını kızına aktarıyor. Bu yüzden Sandy, çekirdek dili olarak bu tramvayı hayatı boyunca taşıyor.
Ailesinin geçmişini ögrenip bu olayla yüzleştiğinde ise bu travmanın ve panik atakların kendisine ait olmadığını fark etmesi ve bu durumu kabullenmesi, onun rahatlamasına yardımcı oluyor. Kitapta hem danışanların yaşadığı olaylarla hem de yazarın size sorduğu sorularla kendinizi bir arayışın içinde buluyorsunuz ve kendinize neyin ait olmadığını ögrenmek için bir yolculuğa çıkıyorsunuz.
İkinci Bölüm: Çekirdek Dil
İkinci bölümün konusu ise çekirdek dil. Kitapta herkesin bir çekirdek dili olduğundan bahsediliyor. Çekirdek dili, sürekli tekrarladığımız korkularımızı veya endişelerimizi ifade eden, bazen tam olarak anlamlandıramadığımız cümleler olarak tanımlayabiliriz. Çekirdek dil, özellikle ikili ilişkilerde yaşadığınız problemlerin nedenlerini anlamanız konusunda size oldukça yardımcı oluyor.
Çekirdek dil geçmişle aramızda bir köprü olarak düşünebiliriz. Gündelik hayatta en çok kullandığınız kelimeler aslında size geçmişten geliyor olabilir. Yazar burada örnek olarak, “Hangi kelimeleri daha çok kullanıyorsunuz, hangi düşünceler yoğun olarak kimliğinizi oluşturuyor?” gibi sorular sorarak Çekirdek dilinizi keşfetmenize yardımcı olmaya çalışıyor.
Bilinçaltınızda bulunan dört tema var: Ebeveynle birleşmek, Ebeveyni reddetmek, Anneyle kopan bağ, Anne-babamız dışında aile sistemimizdeki bir aile bireyi ile özdeşleşmek. Bunlar becerinizi, koyduğunuz hedeflere ulaşmanızı engelleyebilir.
Üçüncü Bölüm: Bağlanma Problemleri
Üçüncü bölümde ise bağlanma türlerinden ve problemlerinden bahsediyor. Bunları da aynı şekilde bilimsel verilerle açıklıyor. Bu duruma neden olabilecek şeylerden bahsediyor. “Peki bu travmaların çözümü nedir, başkasının yükünü omzumuzdan nasıl atabiliriz?” sorusu geliyor akıllara. İlk olarak eğer travmasını aldığımız kişi hayattaysa onunla iletişime geçmek öneriliyor. Reddettiğin ebeveynlerle görüşmek ve iletişime geçmek de aynı şekilde ilk önerilerden birisi.
Aktif İmajinasyon
Bu kişiler yaşamıyor ise başka bir öneri olarak, aktif imajinasyon tekniği öneriliyor. Aktif imajinasyon İnsanın hayal gücünü kullanarak düşünmesi, düşündüklerini betimleyerek canlandırması ve yeni imajlar meydana getirmesi anlamına geliyor. Zihniniz ve hayal gücünüz aslında tahmin edemeyeceğiniz kadar gelişmiş. Affetmeye dair bir sahneyi kafanızda kurguladığınız anda, bu zihninize gömülüyor ve sizi iyileştirmek için bekliyor.
Travmanın sahibi kişi ile görüşmeniz mümkün değilse veya hayal kurmak sizi çok zorluyor ise başka yöntemler deneyebilirsiniz. Örnek olarak; mektup yazmak, fotoğraf koymak gibi yöntemlerle kendiniz için bir çözüm yolu üretebilirsiniz.
Sonuç
Bu travmaları çözmenizdeki en önemli nokta travmayı kabullenmeniz. Yaşadığınız acının kaynağını bulduğunuzda travmayı aktaran kişiyle empati yapmanız ve bu travmanın size ait olmadığını kabullenmeniz gerekiyor. Bu süreç elbette kolay olmayacak ama kendi benliğinizi bulmanız için ilk adımı atmayı denemelisiniz.
Kaynakça
Wolynn, M. (2016). Seninle Başlamadı. Mine Madenoğlu (Çev.). İstanbul: Sola Unitas.
Yorumunuzu Yayınlayın