Bir asır önce Beş Şehir’i yazmış olan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, günümüz Ankara’sından bir mektup.
Sayın Tanpınar,
Yazınızı okudum ve açıkçası pek beğendim. Göze ve gönle hitap eden ne varsa kaleminizden geçmiş. Bu mektubu size yıllar sonrasının Ankara’sından yazıyorum. Size daima destansı ve muharip görünen Ankara, bende pek o izlenimleri uyandırmadı. Bana daha çok yaşlanmış sert bir baba figürünü anımsattı.
Ankara, yıllar geçmesine rağmen hala cumhuriyetin bir silüeti gibi dikiliyor karşımıza. Eski ve yeninin bu kadar bir arada olduğu zıtlıkların şehri gibidir. Bu durumu hava değişkenliğine bakarak bile anlayabilirsiniz. Öğlen vakitlerinde geçmişi anımsatan ezgiler eşliğinde çıkarken kaleye, şimdi akşam saatlerinde bir nebze olsun ısınmak için ateş yakan insanların yanına sığındım. Sırf biraz daha izleyebilmek için bu manzarayı.
Kaleye çıkarken yolun iki yanına dizilmiş irili ufaklı hediyelik eşya dükkanları karşılıyor bizi. İlginçtir ki etrafındaki onca güzelliğin, bir destanın ardından kalanları fark edemeyen insanlar bu gösterişli renk cümbüşlerine rağbet ediyorlar. Kale kapısı da civar evlerde yaşayan insanların geçim kapısı olarak beliriyor karşımıza. Yavaş yavaş zirveye ilerlerken hafif bir rüzgâr yüzümüzü yalayarak geçiyor -bulunduğumuz konumun önemini hatırlatmak istermiş gibi-. Kale tüm bu şehrin içinde sanki yazılan bir romanın geriye dair olaylarının anlatıldığı bölünmüş gibi tüm yeniliklere meydan okuyor.
Öncelikle kale etrafından bahsedecek olursak, eski Ankara yapıları denen daha çok yoksul kesimin yaşamını sürdürdüğü döküntü evler gözüküyor. Bu günlerde kale civarı semtler daha çok ötekileşmiş insanların çoğunlukla yaşadığı, işsizlik ve geçim sıkıntısının başlıca problemleri olduğu bilinir. Ardından geçiş semti diyebileceğimiz Ulus, gerek eski mimari yapısıyla gerek meydanında bizi karşılayan Atatürk heykeliyle tam bir Cumhuriyet hatırasıdır. Yoksul ve zengin insanları yani zıt kutupları bir arada görebileceğimiz bir yer olarak bilinir. Ulus bu uç yaşamların arasında bir köprü görevi üstlenir. Kale etrafı ve daha çok eski Ankara diyebileceğimiz muhitler, muhafazakâr ve şehir dışından göç etmiş insanların yaşadığı yerlerdir.
Gözlerinizi biraz daha kaydırınca Sıhhıye başlar ve tam bir karmaşa yeridir. Ara ve işlek olmayan sokaklarındaki pavyonların çıkardığı gürültülerden, Ulus-Sıhhıye arasında bir yerde olduğunuzu tahmin edebilirsiniz. Ardından Kızılay semti baş gösterir. Çoğunlukla kalabalık günün geç saatlerinde tehlikeli bir yere dönüşen bu semtin tek esprisi ulaşım kolaylığıdır. Kızılay’ın ardından yaşanabilir sakin insanların bir arada olduğu; Bahçeli, Emek, Tunalı gibi semtler çarpar gözünüze.
Sayın Tanpınar, dünün ve bugünün en büyük farkı insandır. Değişen insan olur da şehir aynı kalır mı? Ankara, insanlara ayak uydurmak zorunda kalmıştır. Artık işlevsiz hale gelen ne varsa tarihin tozlu sayfalarını boylamaya mecburdur. Nitekim öyle de olmuş. Değişen ve gelişen Ankara, tüm bu teknolojinin arasında değerlerini silikleştirmişti. Artık kaleden bakarken Ankara’nın silüetine estetikli doğallığını kaybetmiş bir Yeşilçam aktrisini andırıyordu.
Tarihi dokular sırf çağa ayak uydursun diye iyiden iyiye tahrip edilmiş. Müzeler; insanların seyrek uğradığı, ne için gittiklerini bile bilmedikleri, mekanlara dönüşmüş. Sizin huzur buluyorum dediğiniz varoşlar; içine girilemez hale gelmiş. İnsan adımları seyrekleşmiş, araçlar ve aletler doldurmuş bu canım şehri. Ankara, milli mücadelenin merkezi olduğunu kanıtlayan yüzündeki yara iziyle daha güzeldi bu halinden.
Gündüz gözüyle bakıldığında, tüm bu bataklığın içinde açmış nadide bir lotus çiçeğine rastlarsınız. Minnet duygusu sarar içinizi, grilik birden rengarenk bir bahçeye dönüşmeye başlar. Bu yazılanlardaki harflerin bile oluşumunu sağlamış, Atamıza tekrar hayran olur, bu tabloya bir isim bulamazsınız.
Bu şehir bir panorama, bir karmaşa tüm duyguları yaşatır size. Son bakışınızla beraber bir isim bulursunuz bu şehre; Ayna. Geçmişten bugüne tüm yaşananları silinmeden yansıtır. Her şeyden bir iz kalmıştır kenarında. Tarihin tüm gerçekleri detay niyetine saklanır bu şehrin her yanında.
Yorumunuzu Yayınlayın