Hikaye, yaşlı bir kabilenin içindeki bir karakterin yaşlılık, hastalık ve acılarla baş etme çabasını konu alıyor. Zarnyxar, genç bir karaktere bir dilek tutmasını söyler. Dileğin içeriği belirsizdir, ancak bu dileğin insanlığa verilen bir hediye olduğu anlaşılır. Hikaye, unutmanın insanların yaşamını kolaylaştırdığını ve bu lütufun değerini anlamaları gerektiğini ifade eder.
Ruhum On Öküz Kadar Ağır
Yattığı yerden doğrulamayacak kadar bitkin düşmüştü. Yaşlanmış eliyle göz yaşlarını sildi. Son bir saattir bunu sayamayacağım kadar çok yapmıştı. Son günlerde yemeden içmeden iyice kesilmişti. Hava almak için çadırın dışına çıktığımda hava iyice kararmıştı ve bütün yıldızları görebiliyordum. Genç olmak ne güzel diye düşündüm bir gün onlar gibi yaşlanacağımı düşünüp karamsarlaşsam da şu an halimden memnundum.
Çadırın içinde kabilenin en yaşlıları istirahat ediyorlardı. Kimi hastaydı kimine ise işte herkese olan o şeyden olmuştu. O şey ki sizi yıllar içinde ele geçirir ve en sonunda yatağa düşürür hayattan koparırdı. Geçen yaz bu dünyadan göçüp giden bir yaşlımız şöyle demişti:
“Bedenim on balya buğday kadar ağırsa ruhum on öküz kadar ağır.”
Biliyordum bana da olacaktı bir gün ben de onlar gibi olacaktım eğer ki bu çaresiz duruma bir çare bulamazsak…
Bize Bir Hediye Ver
Gecenin karanlığı iyice arttığında Zarnyxar beni yanına çağırdı. Yanına oturmamı işaret etti, usulca yanına oturdum. Saçlarımı okşamaya başladı, bir zamanlar ben de böyleydim dedi. Benim de saçlarım belime kadar gelirdi ve gece kadar karaydılar. Tenim seninki gibi gergin ve parlaktı. Artık kurumuş yapraklara benziyorum dedi ve güldü. Buralardan gitme vaktim yaklaşıyor ama senden bir şey isteyeceğim dedi. Dışarı çık ve yıldız kaymasını bekle; yıldız kaydığında bir dilek tut benim için, kendin için ve bizden sonrakiler için. Tamam ama ne dileyeceğim ki dedim. O bizi anlayacaktır ona bizi göster de ki onlara bir hediye ver bizlere bir hediye ver. Bir daha hiçbir kimse böyle olmasın diye ondan bir hediye iste dedi.
Dediklerinden hiçbir anlam çıkaramamış olsam da çadırın dışına çıkıp beklemeye başladım. Gökyüzü oldukça açıktı yıldızlar parlıyordu. Kendi nefesimi görebileceğim kadar soğumuştu hava. Biraz daha ağaçsız açık bir alana ilerleyip bir kütüğün üstüne oturup beklemeye başladım.
Minik Bir Yıldız Kaydı
Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Gözlerim uykuya olan tüm gücüyle direniyordu. Yıldızın kaymasını ve Zarnyxar’ın benden istediği şeyi yerine getirmek için bekliyordum. Sorunun tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyin çözümü nasıl olacaktı onu da bilmiyordum.
Tam o esnada minik bir yıldız gökyüzünün parlaklığına ve diğer yıldızların ona bakışına yakışır bir biçimde ufak bir kayma hareketi yaptı. Beklediğim an sonunda gelmişti gözlerimi kapattım ve Zarnyxar’ın dediklerini tekrar ettim:
Bir hediye ver bizlere bir hediye ver…
O gün ne olduğunu hiç anlamadım fakat çadırdaki yaşlılar üstlerinden büyük bir yük kalkmışçasına rahatlamış bir biçimde uyuyorlardı ve bir daha kimse onlar gibi olmadı.
İnsanlığa Verilen Hediye
O gün insanlığa bir hediye verildi. Şu an bunun ne kadar büyük bir hediye olduğunun farkında olmasak da bizlere bahşedilmiş en büyük hediyelerden biriydi. O gün insanlığa verilen hediye unutmaktı. Evet doğru duydunuz unutmak. Doğduğunuz andan itibaren hatta anne karnından itibaren neler yaşadığınızı hiç unutmadan her şeyi hatırlayarak yaşamınızı sürdürdüğünüzü düşünsenize. Sınavlarda hiçbir şeyi unutmazdık hatta dahi bile olabilirdik her şeyi hatırlasak.
Her şeyi hatırlamanın iyi bir şey olduğunu düşünebilirsiniz fakat gerçek öyle değildir. Unutmak insanın bağışıklık sistemi gibidir. Çektiğimiz acıları unuturuz. Üzüntülerimizi unuturuz. Kötü anları da unuturuz güzel anları da. Elbette biraz hatırlarız tamamen silinmezler hafızamızdan ama büyük ölçüde hafifletilmiş olarak hatırlarız her şeyi. Unutmadan hayatımıza devam edemeyiz. Gördüğümüz kötü şeyleri, duyduğumuz acı verici anları unutmazsak hepsi bedenimizde ağırlık yaparlar ve hayatımıza devam etmemizi zorlaştırırlar. Günlük rutinlerimizi yerine getirirken depremlerde, savaşlarda kaybettiğimiz yüz binlerce insanı hatırlamıyoruz. İklim krizini hatırlamıyoruz. Nesli tükenen hayvanları hatırlamıyoruz. Savaşları, acıları, cinayetleri hatırlamıyoruz. Yakınlarımızı kaybediyoruz yasımızı tamamlayıp hayatımıza devam ediyoruz.
İşte tüm bunların her an her saniye beyninizde dönüp durduğu bir hayatı düşünürseniz yaşamanın ne kadar güçleşeceğini tahmin edebilirsiniz. En basitinden beynimiz gün içinde bir sürü gereksiz veriye maruz kalıyor. Yolda gördüğümüz tabelalar, araç plakaları, markette yaptığımız alışverişin tutarı, metroda karşınızda oturan insanların ayakkabılarının markaları…
Teşekkür Et!
Unuttuğunuz eski sevgilileriniz, geçtikten sonra kendinize hatırlatmaya çalışsanız da o anki şiddetiyle hatırlayamayacağınız diş ağrınız, kaybettiğiniz için çok üzüldüğünüz kolyeniz. Hepsini zaman geçtikçe unuttunuz.
İnsan unutabildiği için hayatına devam edebilmektedir. Unuttuğunuz şeyleri hatırlamaya çalışın ve onları unutabildiğiniz için size verilen bu hediyeye teşekkür edin.
Yorumunuzu Yayınlayın