Dikkat eksikliği ve odaklanamama, günümüzde tüm dünyada hemen herkesin sorunudur. Türkiye’de dikkat üzerine yürütülen çalışmaların önemli bir kısmı da Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) üzerinedir. Doğaroğlu’nun konuyla ilgili lisansüstü tezleri incelediği, Türkiye’de Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile İlgili Çalışmaların Yürütüldüğü Lisansüstü Tezlerin İncelenmesi (2013)” adlı çalışması alandaki gelişmeleri görebilmek adına aydınlatıcıdır.

Dikkat Eksikliği

Çalınan Dikkat, adıyla müsemma okurun dikkatini çalmasa da dikkatini çeken bir kitap. Daha ilk başta kitabın kapağını gördüğünüzde, klişe bir kişisel gelişim kitabı olduğu fikrine kapılmıyorsunuz.  Kapakta, elindeki telefona odaklanmış halde sokakta oturan bir çocuğu, çocuğun ayaklarının dibinde küçük bir topla oyuna hazır bir şekilde bekleyen yavru bir köpeği ve üzerinde park yazan bir duvarı görüyoruz. Fakat çocuk ne onu bekleyen duvarın ne de parkın farkında. Çünkü çocuğun dikkati elindeki telefon tarafından çalınmış durumda.

Bu bağlamda kitap; adıyla ve kapak tasarımıyla okurun ilgisini yakalayan okurda merak uyandıran bir kitap. Öyle ki geçtiğimiz günlerde Hari, tasarımı Emine Bora’ya ait olan kitap kapağı hakkında Twitter’da, “Kitabımın Türkçe çevirisinin kapağına bayıldım.” yazarak kitabın Türkçe basımını okurlarıyla paylaştı (Twitter, 2023).

Neden Odaklanamıyoruz?

Kitabın kapağındaki “Neden Odaklanamıyoruz?” sorusundan sonra kitabın içindekiler kısmında gördüğünüz nedenlerle, kitap bir can simidi etkisi yaratıyor. Kitabı okumaya koyulduğunuzda, ister istemez mutlaka odaklanarak dikkatle okuma kaygısına kapılıyorsunuz. Böylece kitap, okur için odak testine dönüşüyor.

Açıkçası çoğu kişi gibi hem kitabın dert edindiği temel sorundan muzdarip olduğum hem de aynı sorunla ilgili detaylı bir bilgi birikimine sahip olmadığım için kitabı hevesle ve merakla okumaya başladım. Kitabı beğenerek okuduktan sonra kitap hakkında incelikli bir değerlendirme yazmanın okurlar için faydalı olduğunu düşünerek değerlendirmeye de karar verdim.

Dikkat Yeteneğimiz

Kitabın temel derdi, dikkat yeteneğimizin tüm dünyada çöküyor olması. Bu kitabıyla Hari, bunun neden başımıza geldiğini araştıran bilim insanları ve uzmanlarla tanışmak için dünya çapında bir yolculuğa çıkıyor ve bu yolculukların ve görüşmelerin sonunda konuyla ilgili bildiğimizi sandığımız her şeyin yanlış olduğunu keşfediyor.

Genelde odaklanamamamızın kişisel bir başarısızlık olduğunu düşünürüz ama işin gerçeği pek de öyle değil. Bunun bize dış etkenler tarafından yapıldığını ve odak noktamızın çalındığını söyleyen Hari, kitabın içinde bulacağımız neden odaklanamadığımıza ilişkin cevapların, bizi hem şaşırtacağı hem de heyecanlandıracağı konusunda emin.

Düzeltmeler

Kitabın başında Hari, kitapta yer alan insanlarla yaptığı görüşmelerin hepsinin ses kayıtlarını, okurun dinleyebilmesi için internet sitesine koyduğunu; siteye girdiğinizde ise, konuştuğu bilim insanlarının neredeyse tamamına, görüşmelerden yapılan alıntıların hepsini gönderdiğini ve görüşmelerin bir sohbetten ziyade daha bilimsel ve doğru olabilmesi için aralarından bazılarının söylediklerini netleştirmek istediklerini, bu yüzden kitapta geçen alıntı kısımlarıyla ses kayıtları arasında küçük farklar olduğunu belirtiyor. (Röportajlar, 2022)

Ayrıca, aynı sayfanın “Düzeltmeler” bölümünde, kitapta hatalı olduğu düşünülen herhangi bir kısmın e-postayla kendisine bildirilebileceğini, hatalı olduğu iddia edilen bilgileri kendisinin de araştıracağını ve bir hata varsa bunu bildiren kişiye de teşekkür ederek sitesinde paylaşacağını, gelecek basımlarda bu hataları düzelteceğini söylüyor.

Çalınan Dikkat Hakkında Eleştiriler

respect-different-dissent-accept-conflict-opinion-for-work

Oprah, Emma Thompson, Hillary Clinton ve Noam Chomsky gibi birçok isim kitaptan övgüyle bahsediyor. Kendisi de dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, bağımlılık, travma gibi konular üzerine çalışan Kanadalı bilim insanı Dr.Gabor Mate, Çalınan Dikkat ile ilgili “ Hari’nin yeni kitabı, dikkatleri dağıtan salgınımızın nedenlerine ilişkin son derece orijinal ve geniş kapsamlı bir araştırma. Hari’nin alamet-i farikası keskin düzyazı, canlı bir şekilde sunulan yorulmak bilmez bilimsel kanıt arayışı ile yazılmış ve anekdotlara resmedilmiş Çalınan Dikkat, hepimiz için canlandırıcı ve gerekli bir uyandırma çağrısıdır.” sözleriyle kitaptan övgüyle bahsedenler arasında.

Çığlığın Peşinde ve Kaybolan Bağlar kitaplarının ardından 2022 yılı ocak ayında çıkardığı, üç kıtada en çok satanlar listesine giren Çalınan Dikkat ile Hari, adından övgüyle bahsettirmeye devam ettirmektedir (Stolen Focus Book, 2022).

Kitabın Yazarı: Johann Hari

Johann Hari: “Zihinleri değiştiren hikâyelerdir, tartışmalar değil.” – K24

1979 yılında Glasgow’da doğup, Londra’da büyüyen ve Cambridge Üniversitesi bünyesindeki King’s College’da sosyal bilimler ve siyaset bilimi okuyan Johann Eduard Hari, Britanyalı yazar ve gazetecidir (Yazar, 2022). Yaklaşık on yıldır insanlığın karşı karşıya olduğu en önemli sorunlar arasında yer alan bağımlılık, depresyon, kaygı, dikkat ve odak eksikliği hakkında araştırmalar yaparak kitaplar yazan Hari, kitaplarını dünyanın dört bir yanından en iyi araştırmacılarla yaptığı görüşmelerinden esinlenerek ve onların araştırmalarından destek alarak yazıyor (Metis Kitap, 2023). Kitapları 40 dile çevrilen Hari, bugün New York Times’ın en çok satan üç kitabının yazarıdır.

Hari ve Ödülleri

Hari, 2000 yılında Cambridge öğrenci gazetesindeki bir çalışmasıyla The Times Student News Yılın Gazetecisi Ödülü’nün sahibi olur. Fakat iddialara göre etik olmayan davranışları nedeniyle dergiden ayrılmak zorunda kalır. Mezun olduktan sonra The İndependet için köşe yazısı yazmaya başlar ve buradaki yazılarıyla da 2003 Basın Gazetesi Ödülleri’nde Yılın Genç Gazetecisi Ödülünü alır. 2011 yılında aşırmacılık yaptığına ilişkin iddialarla karşı karşıya kalan ve intihal iddialarına ek olarak öykülerinde uydurma yaptığı da iddia edilen Hari, başta iddiaları reddetse de daha sonra kabul ederek davranışının yanlış olduğunu ifade eder ve İndependent’tan iki ay uzaklaştırılır. Bir süre sonra Hari’nin gazeteden ayrıldığı açıklanır.

Uluslararası Af Örgütü tarafından iki kez yılın gazetecisi seçilen Hari, yılın yarısında Londra’da yaşarken, diğer yarısında araştırmalarını yapmak ve kitaplarını yazmak için dünyanın farklı yerlerine seyahate çıkıyor. Hari’nin 93 milyondan fazla görüntülenen “Bağımlılık Hakkında Bildiğinizi Düşündüğünüz Her Şey Yanlış” ve “Depresyonda veya Endişeli Olmanızın Nedeni Bu Olabilir” adlı iki TED konuşması vardır (Johann Hari, 2018).

Hari ve Sosyal Medya

Hari, insanların ne hakkında çalıştığını görmeleri ve çalışmalarını desteklemeleri için Patreon hesabı üzerinden insanları şu an ne üzerinde çalıştığına veya gelecekte ne üzerine çalışacağına dair bilgilendiriyor. Örneğin, önümüzdeki on yıl boyunca çalışacağı üç konudan (birini gizli tutuyor) biri Noam Chomsky biyografisi. Kendisine rehber olarak gördüğü Chomsky’nin de katkısıyla yürüteceği bu çalışmayla Hari, zamanımızın en önemli düşünürlerinden birinin incelikli bir portesini sunmak istediğini aktarıyor (Patreon, 2022).

Chomsky, yıllar içinde Youtube’da beni heyecanlandıran birçok belgeselini veya konuşmasını dinlediğim, medya ve iletişim çalışmalarına ilgimi pekiştiren düşünürlerden biri olduğu için bu çalışmayı heyecanla beklediğimi belirtmek isterim. Ayrıca bir röportajında Hari, Türkiye’yi ilk kez bu kitabıyla ilgili araştırmalarını yapmak için ziyaret ettiğini ve Türkiye’nin harika bir yer olduğunu ifade ediyor. (Esen, 2022)  Hari’nin çalışacağı bir diğer konu ise insanların nasıl değiştiği ile ilgili. Duygularımızı, kişiliğimizi, kendimizi veya diğer insanları değiştirebiliyor muyuz? Nasıl değiştiriyoruz? Değişimin mümkün olduğuna inanan Hari, bu çalışması için değişimin temellerini anlama amacıyla dünyanın her yerinde değişim üzerine çalışan bilim insanlarıyla röportajlar yapıyor. Bilim insanlarının yanı sıra farklı topluluklara mensup kişiler ve topluluk liderleriyle de iletişime geçiyor (Patreon, 2022).

Kitabın Çevirmeni: Barış Engin Aksoy

ODTÜ İşletme bölümünden mezun olduktan sonra, yüksek lisans eğitimine başladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde araştırma görevlisi olarak göreve başlayan Aksoy, daha sonra ODTÜ Felsefe bölümünde de yüksek lisans eğitimine başlayarak, psikanaliz ve felsefe ile ilgilenmekte, aynı zamanda kitap çevirisi yapmaktadır. Aksoy, Hari’nin 2018 yılında çıkan “Lost Connecitons: Why You’re Depressed and How to Find Hope” kitabını da “Kaybolan Bağlar & Depresyonun Gerçek Nedenleri ve Beklenmedik Çözümler” adıyla Türkçe’ye çeviriyor ve kitap 2019 yılında Metis Yayınları tarafından basılıyor.

Hari, bir röportajında Türk okurlarından çok fazla mesaj aldığını, bunun kendisini çok mutlu ettiğini, bu yüzden Kaybolan Bağlar kitabını basan Metis’e ve çeviren Aksoy’a minnettar olduğunu dile getiriyor (Esen, 2022). Aksoy, çevirilerinde dili akıcı kullanımı ve işindeki titizliğiyle okurlarının beğenisini kazanmaktadır.

Kitabın Bölümleri

Kitabı bölümlere ayırırken Hari, her bir bölümü daha çok kitabın adında yer alan neden odaklanamıyoruz sorusuna cevaben “Birinci neden, ikinci neden, üçüncü neden…” şeklinde adlandırmayı tercih ediyor. Dolayısıyla soru sorarak kitabın adıyla okurun ilgisini çektiği gibi, kitabın içindekiler kısmını incelediğinde okurun bu kitapla neden odaklanamadığının yanıtlarını alacağını görmesini sağlıyor. Bu her biri ayrı bir neden sunan 14 bölümün dışında kitap iki kısımdan oluşuyor. Mephiste Yürürken adlı giriş kısmı ve Dikkat İsyanı adlı sonuç kısmı. En son ise dikkat becerisinin iyileştirilmesi için mücadele eden gruplara değinilerek kitap sona eriyor. Son sayfalar ise teşekkür, notlar ve dizine ayrılıyor.

Bölümlerin adları incelendiğinde, Hari’nin odaklanamamanın nedenini belli faktörlerin artışına, azalmasına, aksamasına, bozulmasına, kaybolmasına ya da belli faktörlere maruz kalmaya dayandırdığı görülüyor. Kitabın bölümlerini üç başlık altında toplamak için yazarın da tercih ettiği gibi üç soru sorup bölümleri bu soruların altında toplamaya karar verdim: Nelerin artışı odaklanma becerimizi azaltıyor? Odaklanma becerimizi azaltan diğer faktörler neler? Odaklanma becerimizi geri kazanmak için ne yapmalıyız?

Nelerin Artışı Odaklanma Becerimizi Azaltıyor?

Free photo young entrepreneur tired of work

Hızın, Geçişlerin ve Süzme Faaliyetinin Artışı adlı ilk bölümde odaklanma becerimizin giderek azalışının sebebi, kolektif dikkat aralığımız üzerinden anlaşılmaya çalışılıyor. Twitter örnek gösterilerek, belli bir konunun üzerinde ne kadar süre durduğumuz irdeleniyor. Bilindiği üzere, Twitter’da herhangi bir konu, bir anda popülerliğini kazandığı gibi yine bir anda zirveden düşüyor. Konuların gündeme gelme ve gündemden düşme hızı ise giderek artıyor. Bir yandan hayat hızlanırken bu hıza yetişmek için dikkatimizi bölüşümüz ama gittikçe hiçbir şeye odaklanamaz hale gelişimiz ve bilişsel kapasitemizin sınırlılığı savunulurken diğer yandan aynı anda birçok şey yapabildiğimize dair bir mitin varlığından bahsediliyor. Hari, aynı anda birçok şey yapma çabasının getirdiği yıpranmayı ise Fiziksel ve Zihinsel Bitkinliğin Artması adlı üçüncü bölümde uykusuzluk üzerinden ele alıyor.

Bu bölümde, bilimsel çalışmalar sonucunda fiziksel ve zihinsel bitkinliğin en önemli sebebi uykusuzluk olarak kabul edildiği gibi az uykunun dikkat becerimize verdiği zarar da ortaya konuluyor. İnsanlar uyku halinde olduklarında üretip tüketemedikleri ve para harcayamadıkları için uykuyu sevmeyen kapitalizm, sadece uyku sürelerimizi azaltarak yorgunluk ve bitkinliğe yol açmakla kalmıyor rüya gördüğümüz uykuların bile sayısını azaltıyor. Anlaşılan, çalınan sadece dikkatimiz değil.

Teknoloji Şirketleri

Kapitalizmin odaklanma becerimizi azaltan diğer bir silahı ise teknoloji şirketleri. Hari, Sizi Takip Edip Yönlendiren Teknolojilerin Artışı adlı altıncı ve yedinci bölümlerde internet platformlarının başarılı olma yolunun bizi meşgul etmekten geçtiğini aktarıyor. Platformlar reklam gelirleriyle ayakta durduğuna göre telefona ne kadar çok bakıyorsam o kadar çok reklam görüyorum ve dolayısıyla platform beni ne kadar meşgul ediyorsa o kadar kazanç sağlıyor.

Bu bölümde Hari’nin görüştüğü bilim insanlarından bazıları odaklanmanın bireysel bir sorun olmadığını, dikkat dağınıklığının platformlar için bir yakıt olduğunu ifade ederken, bazıları da bireysel bir sorun olduğu üzerinde hemfikir. Oysa sorunun bireysel olduğunu düşünmek atom bombası düşerken “Pencereyi kapatmayı unutmuştum!” demek gibi bir şey. Daha çok para kazanmak için dikkat dağınıklığımızı azamiye çıkarmayı amaçlayan platformların bütün iş modeli yaşam zamanı değil ekran zamanı üzerine kurulu. Bizden bekledikleri biricik şey de ekran başında kalarak algoritma bebeği pışpışlamak. Sekizinci bölüm ise tam tersini iddia ediyor.

Zalim iyimserlik

Zalim İyimserliğin Artışı adlı bu bölümde suç sadece platformlara atılmıyor. Platformların akışımıza engel oluşunu engellemenin bir tuşla bizim elimizde olduğu ifade ediliyor. Ama unutmamamız gereken bir şey var, platformların da istediği bu zaten. Dikkat eksikliğini bireyin çözmesi gereken bireysel bir sorunmuş gibi kanıksatma. Daha derinlerde yatan asıl sorunlarla ilgilenmek yerine sadece kendimi sorumlu tutmak ve suçlamak, zalim iyimserliğin ve kurban suçlamanın ta kendisi aslında. İşin komik yanı bir de bunu kontrol etmemiz için yeni uygulamalar icat ediyorlar. Hastalığı yaratan da ilacı üreten de aynı oluyor bu durumda. Zalim iyimserlik bununla da dikkat becerilerimizi mahveden sistemleri değiştirmenin mümkün olmadığı varsayımını kanıksatmak istiyor.

Bu bölümde yazarın kendisi iki ayrı uca çekildiği gibi okur da çekiliyor. Elbette sadece kendimizi suçlamak yanlış olduğu gibi sadece platformlara suç atmak da hata. Aslında suçu sadece platformlara atmak, kendimize karşı yaptığımız zalim bir iyimserlik.

Stres

Stres, dikkat bozukluğuyla en çok ilişkilendirilen faktör. Kitapta da Stres Artışı ve Tetiklediği Teyakkuz Hali bölümünde, insanların odak becerisinin azalmasındaki bir numaralı nedenin stres olduğuna değiniliyor. Sürekli endişe, kaygı ve korku içerisinde olmanın beyinde yarattığı teyakkuz haliyle odak noktamız değişiyor.

Stres ve dikkat eksikliği arasında bir bağlantı olduğunu kanıtlayabilmek için dikkat bozukluğu çocukların herhangi bir travma yaşayıp yaşamadıklarına bakılan çalışmalarda, örneğin finansal kriz yaşayan çocuklarda dikkat sorunu tanısı koyma oranının yüzde 50 daha fazla olduğu sonucuna ulaşılıyor. Odaklanmak ve dikkat göstermek için kendimizi güvende hissetmemiz, bunun içinde stres yaratan ortamı kaldırmamız gerekiyor. Stresi azaltan her şey dikkat becerimizi arttırıyor, iyileştiriyor.

Kirliliğin Artması

Dikkat bozukluğunun nedenlerini say deseler, sanıyorum Kirliliğin Artması asla aklıma gelmezdi. Hari, hava kirliliğinin yüksek olduğu şehirlerde yaşamanın farklı kirlilik türleriyle dikkat aralığımızı etkilediğini, böylece beynimizin kronik bir travmaya maruz kaldığını ve bu travmanın zamanla sinir hücreleri ve nöronların zarar görmesine yol açtığını aktarıyor. Her geçen gün kirliliğin arttığı bir dünyada yaşadığımızı hesaba katarsak ortaya çıkan hasar da her geçen gün artıyor elbette.

Hari, DEHB’in Artışı ve Buna Verdiğimiz Yanıt’ın tartışıldığı on üçüncü bölüme, bilim insanlarının DEHB’in biyolojik olarak var olan bir hastalık olup olmadığı yönünde ikiye ayrıldıklarını belirterek başlıyor. Uzmanların çoğu bazı çocuklarda odaklanma becerisinin zayıf olmasında biyolojinin bir etkisi olabileceğine inandığı gibi sorunun çözümünün de ilaç yardımı gerektirdiğini düşünüyorlar.

DEHB

Bazı uzmanlar ise bir çocuğa DEHB tanısı koymanın bir sonuç değil, temelinde yatan sorunları ortaya çıkarmanın başlangıcı olduğunu düşünüyorlar. DEHB’i yüzde 75 ile 80 arasında genetiğin belirlediği fikri, DEHB’li insanların yepyeni bir canlı kategorisi olarak görülmesine kadar bile uzanıyor. Üstelik DEHB tanısı sadece insanlara değil hayvanlara da konuluyor ve bugün ABD’deki çoğu hayvanat bahçesinin hayvanların daha kolay yönetilebilir hale gelmesi için uyarıcı ilaçlar verdikleri aktarılıyor. Beyin kimyasını değiştirerek davranışları bu şekilde yönlendirebiliyor olmanın büyüleyiciliği, Xanax kullanan papağanları, Prozac kullanan kedileri düşündüğümüzde sarsıcı bir hale geliyor.

Odaklanma Becerimizi Azaltan Diğer Faktörler Neler?

Kitabın diğer bölümlerini oluşturan Akış Halinin Ketlenmesi, Uzun Süreli Okumanın Kaybolması, “Zihin Gezinmesi”nin Aksaması, Beslenme Düzeninin Bozulması ve Çocuklarımızın Maruz Kaldığı Fiziksel ve Psikolojik Kapatılma aynı zamanda odaklanma becerimizi azaltan diğer faktörler olarak aktarılıyor. Akış haline ulaşmak için belirli bir hedef seçmenin, belirlediğimiz hedefinden peşinden gitmemiz ve bunu yaparken de diğer hedeflerimizi bir kenara koymamız gerekiyor. Yani tek bir görevle meşgul olmamız ve diğer her şeyi bir kenara bırakmamız gerekiyor. Çünkü aynı anda birden çok şey yaparken odağımızı bölüyor ve dikkat dağınıklığına sebep olarak akış halini öldürüyor. Peki akış halinde odaklandığımız şey dışındaki her şeyi bir kenara atmak, akışın içerisinde bir spot ışığı yakmak olmuyor mu?

Spot ışığı kavramı “Zihin Gezinmesi”nin Aksaması bölümünde karşımıza çıkan ve kitap boyunca benim en çok benimsediğim kavramlardan biri. Bu bölümde dikkat bir spot ışığı olarak tanımlanıyor ve insanların hep o spot ışığının vurduğu yere odaklandığımız ifade ediliyor. Odaklanma sorunu yaşadığımızda zihnimizin gezinme alanını daraltan spot ışığını kapatıp zihnimizin gezinmesine alan açmamız gerektiği öneriliyor. Ama bu aynı zamanda akış halini bozmak olmuyor mu?

Kitap Okumak

Kitap okuma çoğu insan için yaşanılan en derin odaklanma biçimi ve akış hali. Ama bu deneyim yavaş yavaş ortadan kalkmak üzere. En iyi ihtimalle ortalama 3-4 saat süren ekran süremizle ortalama kitap okuma süremizi karşılaştırdığımızda çıkacak sonucu aşağı yukarı tahmin edebiliriz. Dolayısıyla sahip olduğumuz ekran dezavantajı uzun süreli okumanın önündeki en büyük engeldir.

Hari, Uzun Süreli Okumanın Kaybolması adlı bölümde mecraların kendilerine ait mesajlar verdiğine değiniyor. Örneğin kitaplar uzun ve derinlikli okuma yapıp üzerine düşünme, bağlantı kurma, kapatıp kaldığımız yerden devam etme olanağı sunarak zihin gezinmesine alan açarken Twitter, kaldığın yerden devam edemezsin, hiçbir şeye uzun süre odaklanamazsın, burada dünya 280 karakterden oluşuyor, bu yüzden derdini anlatmak için kısa, basit ve hızlı ifadeler kullanmak zorundasın diyerek bizi derinlemesine okuma becerisinin gittikçe azaldığı bambaşka bir gerçekliğe sokuyor. İnsanlığın geçirdiği sayısız büyük gelişmenin binlerce yıldır aktarıldığı mecra olan kitap artık gerçekten tozlu raflardaki yerini almaya başlıyor.

Beslenme Düzeninin Önemi

Beslenme Düzeninin Bozulması da odaklanma becerimizi etkileyen önemli bir faktör. Ani enerji sıçraması ve çöküşü üzerine kurulu beslenme düzenimiz var. Kan şekerimizi tavan seviyeye çıkarıp aniden düşüren bu sistem odaklanma becerimizde de ani değişimler yaratıyor. Bölümün sonunda ise sadece beslenmemizi değiştirerek bu sorunu aşacağımıza inanmanın zalim iyimserlik olduğu, Instagram’daki pek çok beslenme influencerının bu zalim iyimserlikle konuyu suistimal ettiğine değiniliyor.

Kitap boyunca üzerine en çok düşündüğüm ve beni vicdani olarak en çok rahatsız eden şey Çocuklarımızın Maruz Kaldığı Fiziksel ve Psikolojik Kapatılma oldu. Maalesef çocukların günün büyük bir kısmını çok küçük yaşlardan itibaren anne babaları olmadan oynadıkları zamanlardan onların evlere kapatıldığı döneme geldik. Bu benim günlük hayatımda da yakındığım bir dert.

Eğitim mi Dükkan mı ?

İzmir’deki evimizin hemen önünde, çocukların hafta içi okuldan sonra veya hafta sonları ders çalışmak, test çözmek, belli sınavlara yönelik kurs almak için geldikleri bir eğitim camekanı var. Camekan diyorum çünkü burası çocuklar için bir eğitim yeri olmaktan ziyade etrafı camlarla çevrilmiş bir dükkân aslında. (Üstelik kurs merkezinin adı da oldukça ironik bir şekilde İdeal.) Üstüne bir tabela koyarak orada pekâlâ eğitim verebiliyorsunuz. Ya da verebileceğimize inanıyoruz. Birkaç gündür hiç görmediğim bir şekilde kursun ufak bir bodrum büyüklüğündeki avlusunda ve ara sokak boyunca 3-4 çocuğun top oynadığını görüyorum. Bu kadar normal bir şeyin bu kadar nostaljik bir mutluluk yaratması gerçekten çok üzücü. Aynı günden birkaç gün sonra, aynı sokağın biraz ilerisinden sola dönüldüğünde ufak bir top sahası olabilecek veya voleybol oynanabilecek bir alan var ve üzerinde uzunca yemyeşil çimler bitmiş.

Çocuklukta Oyun Oynamak

Büyük ablam Ceyda ile “Bizim çocukluğumuzda olsa, burada oyun oynamaktan çim bitmezdi. Hemen duvara bir kale çizer, toprağa iki direk saplar ve oradan buradan topladığımız şeylerle file gerer sabahtan akşama top oynardık.” Diye hayıflanarak üzerinde çim bitmiş ama bir çocuğun ayak bile basmadığı yerin yanından geçtik. Gerçekten de öyleydi. Hatta bunları yapamasak bile hayali bir kale ve file kurar, hayali bir çizgi belirler, oynarken topun fiilen olmayan fileye bile takıldığını iddia eder, bağır çağır kavga eder, kendimizi savunur, arkadaşımızı korur, hakkımızı alır, bize emanet edilen kardeşimizin elinden tutar, hava kararınca tek başına evimize dönerdik.

Ama ne yazık ki çocuklar artık kapalı kapılar ardında yaşıyor ve oyunlarını bile yetişkinlerin gözetimi altında ya da ekran başında oynuyorlar. Enerjisini boşaltamayan, oyun oynayarak zihinsel, fiziksel ve psikolojik gelişimine destek sağlayamayan çocuk okulda ne öğretmenine ne sınıfına ne de dersine uyum sağlayabilir. Kendimize zihin gezinmesi alanı açtığımız gibi çocuklara da oyun özgürlüğü alanı açmalıyız.

Odaklanma Becerimizi Geri Kazanmak İçin Ne Yapmalı?

Hari, kitabın Derinlikli Çözüme İlk Bakışlar ve Hız ve Bitkinlik Artışını Tersine Çevirme Yollarını Bulanlar bölümleriyle dikkat sorununa ilişkin çözümleri zalim bir iyimserlik altında sunmayarak önce değişimin kendisinin mümkün olduğuna inanmamız gerektiğini söylüyor. Hari’nin bu samimiyeti, kitabı kişisel gelişim kitabı olmaktan çıkaran en belirgin özellik. Değişimi hafife aldığımız konusunda Hari’ye katılmakla beraber bu iki bölümün dışında, yazar kitabın Dikkat İsyanı kısmında verdiği odaklanma becerisini arttırma önerileriyle de değişime inandığını ve mücadele etmemiz gerektiğini bize gösteriyor.

Kalıcı bir çözüm bulabilmek için sorunun kökenine inilmesi, kolektif dikkat becerimizi kazanmanın yollarını ararken bireysel seçimlerimizin neler olduğuna da dönüp bir bakmamız gerektiğinin altını çizen Hari, platformlarının kendilerini hiçbir zaman sınırlamayacaklarını, dikkat becerimizin onların umurunda bile olmadığını unutmamamız gerektiğini hatırlatıyor.

Değişim

Değişimin zorluğuna olan inancın derin bir siyasi kaderciliğin yaygın olduğu bir kültürde yaşamaya bağlayan Hari, asla değiştirilemez denilen şeyleri değiştiren Feminist mücadelenin kazanımları üzerinden değişimin mümkün olduğunu göstermeye çalışıyor. Platformların esir aldığı odaklanma becerimiz, kazanmak için mücadele etmeli, insanı bir teknoloji hareketinin gerekli olduğu fikri desteklenmeli. Yoksa bu gözetim kapitalizmi içinde özgür irademiz her gün baltalanmaya devam edecek.

Hiçbir gücün veya fikrin kafa tutulamayacak kadar büyük olmadığını unutmamalıyız. Çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesini talep etmek bu değişimin basamaklarından biri. Çalışma saati kavramının ortadan kaybolduğu, her an göreve hazır olduğumuz bir dönemdeyiz. Oysa yapılan araştırmalar insanların daha az çalıştıklarında dikkat becerilerinin önemli ölçüde arttığını söylüyor. Üretkenlik ve başarının kaynağının hız olduğunu düşünüp çalışma şartlarımız ve saatlerimizin de sabit ve değiştirilemez olduğunu düşünüyoruz. Ta ki değişinceye kadar!

Kullanılıyor muyuz ?

Yazar hem bireysel hem toplumsal bir problem olarak değerlendirdiği dikkat krizini daha çok psikolojik ve sosyolojik olarak ele alırken, kitap boyunca sorunun yapısal doğasını asla aklından çıkarmıyor. Buna özellikle dikkat ettiğini söyleyen ve bunu başarabilmek için kitabı yazarken sürekli mücadele verdiğini belirten Hari, kitap boyunca bu sorumluluğu başarıyla yerine getiriyor. Sorunu psikolojik ve sosyolojik olarak ele almanın yanı sıra, Feminist mücadele, Greepeace’in taş kömürü ocaklarını kapattırma mücadelesi, kurşunlu boya ve benzin satışlarının yasaklanması vb. gibi belli gelişmelerden örnekler verip, uykuyla olan ilişkimizi modernleşme ve kapitalizm üzerinden anlatarak tarihsel bir dokunuş da yapıyor.

Hari, dikkati çalınan bir şey olarak niteleyerek, okura onun bize ait olan bir kaynak olduğunu ve teknoloji şirketleri tarafından türlü meşguliyetler yaratılarak gasp edildiği mesajını veriyor. Bu bağlamda ele aldığımızda, kitabı okurken dikkati bir veri fabrikası olarak alımladım. Dikkatimizi ekran başında tükettiğimiz her an platformlar arasında müthiş karla değiş tokuş edilecek veriler üretiyoruz. Oysa grev vakti çoktan gelmiş gibi duruyor.

Hari ile Seyahat

Kitabın Hari’nin çıktığı seyahatlerdeki günlük rutinleri ve çalışmalarıyla takip edilişi kitaba bir günlük duygusu katıyor. Güne onun başladığı gibi başlayıp yola çıkıyor, odaklanamadığındaki panik halini anlıyor, onunla sakinleşiyor, çözümleri onunla keşfediyor ve üstesinden gelmeye çalışıyormuşsunuz gibi bir his geçiyor. Hari, kitapta yer alan tespitlerin ve fikirlerin bazılarının hala tartışmalı yaklaşımlar olduğunu hatırlatarak okuru konu üzerine düşünmeye, araştırmaya ve daha çok okumaya teşvik ediyor.

Birden çok araştırmadan ve bilim insanından beslenen ve konuyla ilişkili birçok alanla ilgili bilgi vermenin yanı sıra merak uyandıran Çalınan Dikkat, dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu üzerine okunabilecek giriş niteliğinde bir kitap. Konuya dikkatimizin çalındığıyla başlamak iyi bir başlangıç olsa gerek. Kitabın bir solukta okunmasında, sorunun ne derece bireysel ne derece yapısal bir sorun olduğunu ayırt etmemiz gerektiğinin önemini sıklıkla vurgulayarak bu iki çizgi arasında kitabı bir ringe çeviren Hari’nin katkısının yanı sıra, böylesine yalın bir çeviriyle Barış Engin Aksoy’un da etkisinin olduğu kuşkusuz bir gerçek.

İnstagram’ın Naifliği

Birkaç gün önce Instagram’da hızla aşağı kaydırarak gezinirken Instagram bir gönderinin altında bana şu üç soruyu sordu: “Yukarıdaki gönderiyi görmek seni ne derece tatmin etti? Yukarıdaki gönderi harcadığınız zamana değdi mi? Sizin için ne kadar değerliydi?” Ne olacağını merak ettim ve soruları cevapladım. Soruları cevapladıktan sonra Instagram “Yardımın için teşekkürler. Görüşlerin akışındaki önerilerin kalitesini arttırıyor.” İletisini gösterdi. İkinci sorunun naifliği karşısında çok şaşırdım doğrusu. “Seni yeterince meşgul ettim mi veya yeterince dikkatini çaldım mı?” diye de sorabilirdi.
Tüm bunların farkına varmamı sağladığı için evet, kitap beni yeterince tatmin etti; evet, kitabı okumak harcadığım zamana değdi ve son olarak Çalınan Dikkat, çözümün ve değişimin mümkün olduğunu gösterdiği için oldukça değerli.

Kaynakça

  • Doğaroğlu, T. K. (2013). Türkiye’de Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile İlgili Çalışmaların Yürütüldüğü Lisansüstü Tezlerin İncelenmesi. Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi, s. 90-11.
  • Esen, Ö. İ. (2022, 12 19). Depresyon toplumsal ölçekte bir krizdir. vesaire.org: https://vesaire.org/depresyon-toplumsal-olcekte-bir-krizdir/ adresinden alındı
  • Hari, J. (2022). Çalınan Dikkat, Neden Odaklanamıyoruz? (1 b.). (B. E. Aksoy, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.
  • Johann Hari. (2018). Johann Hari New York Times Best-Selling Author. johannhari.com: https://johannhari.com/index.php/biography/ adresinden alındı
  • Metis Kitap. (2023). Metis Yazarlar: Johann Hari. metiskitap.com: https://www.metiskitap.com/catalog/author/36608 adresinden alındı
  • Patreon. (2022). Johann Hari Hakkında. patreon.com: https://www.patreon.com/johannhari adresinden alındı
  • Stolen Focus Book. (2022). Röportajlar. stolenfocusbook.com: https://stolenfocusbook.com/audio/ adresinden alındı
  • Stolen Focus Book. (2022). Yazar. stolenfocusbook.com: https://stolenfocusbook.com/the-author/ adresinden alındı
  • Twitter. (2023, 01 17). I love the cover of the Turkish translation of my book ‘Stolen Focus: Why You Can’t Pay Attention’. twitter.com: https://twitter.com/johannhari101/status/1615287956482232322 adresinden alındı
Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.