Sosyal medyanın yükselişi, 21. yüzyılın en belirgin teknolojik dönüşümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu dönüşüm, hayatlarımıza hızla entegre olurken bu platformların bireyler ve toplumlar üzerindeki etkileri hakkında birçok soru ve endişe ortaya çıktı. “The Social Dilemma” belgeseli, bu sorunların ve endişelerin üzerinde durarak günümüzün en büyük teknoloji sorunlarından birini ele alıyor: Sosyal Medya Bağımlılığı.
Yayımlandığı 2020 yılında büyük yankı uyandıran bu belgesel, teknoloji şirketlerinin hedef kitleleri manipüle etme ve bağımlılık yaratma çabalarını sorguluyor. Bu bağımlılık, büyük teknoloji şirketlerinin tasarım ve algoritmalarının insan davranışları üzerindeki etkileriyle yakından ilişkili. Bu yazıda, “The Social Dilemma” belgeselinden ilham alarak sosyal medya bağımlılığını ve dijital teknolojinin yaşantımıza etkilerini inceleyeceğiz.
MEDYAYA NASIL ENTEGRE OLDUK?
Teknolojinin hızla ilerlemesi ve sosyal medyanın günlük yaşantımıza zamanla uyum sağlaması, hayatımızı kökten değiştirdi. Aslında hepimiz teknolojinin hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığının farkındayız. Tek tıkla yerimizden kalkmadan ev alışverişi yapabilmemiz, faturaları bankaya gitmeden oturduğumuz yerden ödeyebilmemiz, ulaşım araçlarını ayağımıza çağırıp rahatça seyahat edebilmemiz gibi birçok örnek verilebilir. Bu bağımlılığın ne kadar farkında olsak da basit ara yüzlü, pratik ve hızlı olmaları sebebiyle sosyal medya araçlarından vazgeçemiyoruz. Artan eleştirilere rağmen teknolojik şirketler büyümeye ve yeni bir şeyler üretmeye devam ediyorlar. Belki de eleştirmeyi bırakıp teknoloji çağında olduğumuzu kabullenmemiz gerekiyordur.
DİJİTAL ÇAĞIN İKİ YÜZÜ
Sosyal medya araçlarının zararları olduğu kadar faydalarının da olduğunu düşünüyorum. En basiti, belki de hiç yolumuzun düşmeyeceği ülkelerken arkadaş edinebilmemize olanak sağlıyor.
X uygulaması sayesinde normalde hiç ifadesi bile alınmayacakken kamuoyundan gelen baskılar sonucu yakalanan kaç suçlu vardır? Tabii ki adaleti X’de aramayı hiç kimse istemez fakat bilgi orda o kadar hızlı yayılıyor ki insan da elinde olmadan yakındığı bir durumu X’de paylaşıp, tanımadığı kişilerden destek mesajları almayı daha olumlu buluyor. Bu konu ile ilgili belgeselde, X’de sahte haberlerin doğru haberlere oranla 6 kat daha hızlı yayıldığından bahsedildi.
Sosyal medyada yapılan bu propagandalar insanları ikileme düşürüyor. Belgesel ayrıca sosyal medyada yayılan bu bilgilerin bizi kutuplaştırdığı fakat ortak bir anlayışta buluşmamız gerektiğini yoksa millet olamayacağımızın da altını çiziyor.
MEDYA VE PROPAGANDA
Belgeseli izlerken fark ettim ki, sosyal medyanın bizi manipüle ettiği iddiasını bir propaganda dili olarak kullanıyor ve bu propaganda, sadece tek bir yöne odaklanarak bizi etkilemeye çalışıyor. İçeriğin yayınlandığı yer olan Netflix uygulamasının ara yüzünün eleştirildiği konusunda bilgi sahibiydiler, ancak tek bir eleştiri sunmadılar.
Belgeselde vurgulanan “Sosyal medya uygulamalarının size önerdiği şekilde ilerlemeyin, ne yapacağınıza kendiniz karar verin; önerilen videoyu, şarkıyı değil de kendi seçtiğinizi izleyin” ifadesinden sonra, Netflix’in bana benzer içerikler önermesi bu düşüncemi pekiştirdi. Belgeselin başında bize, madalyonun her iki yüzünü de açığa çıkaracaklarını ve özellikle arka yüzünü göstereceklerini belirtmişlerdi; ancak geçen süre boyunca madalyonun ön yüzünden hiç bahsetmediler.
SANAL DÜNYAYA DOĞAN ÇOCUKLAR
Sosyal medya araçlarının yaş sınırını sadece gösteriş amacıyla istemesi, ancak 3 yaşındaki bebek dâhil herkesin erişimine açık olması; kullanma ehliyetine, bilgi ve birikime ihtiyaç duymadan herkesi eşitlemesi, olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu konusunda tartışmalara oldukça açık bir konudur. Bu belgeselde, sosyal medya uzmanları kendi çocuklarına interneti yasakladıklarını dile getirerek, internetin karanlık yönünü en iyi kendilerinin bildiğini ifade ettiler.
Ancak, ben yaşadığımız bu dijital çağda sorunları bu şekilde çözmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Her medya aracını uygun bir düzeyde kullanmak, genel olarak herkese fayda sağlayacaktır. Böyle bir yasaklama durumunda, bu kişilerin çocukları, arkadaşlarının oynadığı oyunlardan ve sohbetlerden geri kalarak “asosyal” olarak nitelendirilebilirler.
DUYGUSAL MANİPÜLASYON
Doğduğu andan itibaren teknolojiyle iç içe olan Z kuşağı, diğer kuşaklara göre daha kaygılı, kırılgan ve depresif olarak ortaya çıkıyor. Sosyal medya platformları, kullanıcıların sitelerinde daha fazla zaman geçirmelerini teşvik etmek için duygusal tepkileri tetikleyen algoritmalar kullanıyor. Bu algoritmalar, kullanıcıların duygusal dengesini bozabilir ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Özellikle son zamanlarda gençler arasında anksiyete ve depresyon vakalarının arttığına dikkat çekilmekte. Ayrıca, risk almada zorlanıyorlar.
Hayatımızı kısa süreli mükemmeliyetçilik etrafında kuruyoruz; filtreli fotoğraflar çekiyor, yapay makyaj kullanıyor ve kendimizi sosyal medya aracılığıyla insanların beğenisine sunuyoruz. Bu durum bize o an için özgüven sağlasa da, aslında sadece kısa sürecek sahte bir popülerlik olduğunu unutuyoruz. “Truman Show” adlı filmde Truman, ona sunulan sahte dünyayı gerçek sanmıştı, bu yüzden gerçekleri fark edemedi. Belki de bu nedenle, bize sunulan dünyanın ötesini görmeye çalışmalıyız. Matrix’in içinde olduğumuzu bilmeden nasıl uyanacağız ki?
Eğer bir şey araçsa sadece orda durup sabırla bekler. Eğer araç değilse sizden bir şeyler talep eder, sizi yönlendirir. Araba, uçak, bisiklet gibi eşyalar araçtır, onlara ihtiyaç duyduğunda kullanırsın ama sosyal medya için sen bir araçsın, o sana ihtiyaç duyduğunda seni kullanır. İnsanoğlu bu durumda ilk kez amaç olmaktan çıkıp araç durumuna indirgenmiştir.
DÜNYANIN BÜYÜSÜNÜN BOZULMASI
Belgeselde geçen “Size de dünyanın kayışı kopmuş gibi gelmiyor mu?” sorusu, Max Weber’in çalışmalarıyla adını duyduğumuz “Dünyanın büyüsünün bozulması” kalıbını aklıma getirdi. O yıllarda bile, modernitenin getirdiği rasyonalizm ve pozitivizmin etkisiyle, kamusal hayatın hızla sekülerleşmesine karşı bir tepki vardı. Artık doğal olaylar büyülü güçlerle değil, bilimle açıklanmaya başlanmıştı. İşte dünyanın büyüsü tam olarak burada bozuluyordu.
Son olarak, bu belgesel sosyal medya ve mobil cihazlarımız varken, hiçbir gücün insanları kontrol etmek için deri altına yerleştirilen mikroçiplere ihtiyaç duymadığını gösteren bir eserdir. Ayrıca, hayatımızı dolu dolu yaşamaktansa bir ekrana, bir reklama bakarak geçirmemizin şirketler için çok daha avantajlı olduğunu vurguluyor. Peki, biz şirketlere mi kazandırmak istiyoruz yoksa teknolojik aletleri doğru bir şekilde kullanarak hayatımızı mı kazanmak istiyoruz? Bu sorunun cevabını verebildiğimizde, her şey rayına oturacaktır.
BAĞIMLILIKTAN KURTULMA YOLLARI
Sosyal medyada geçirdiğiniz zamanı azaltmak, sosyal medya bağımlılığından kurtulmak için en temel çözümdür. Ancak bunu planlamakta zorluk çekiyor olabilirsiniz. Sosyal medya bağımlılığını aşmak için uygulayabileceğiniz bazı ipuçları şu şekilde:
- Hesaplarınızda geçireceğiniz zaman için sınır koyun: Artık birçok sosyal medya mobil uygulamasında screen time (ekran süresi sınırı) özelliği var. Kendiniz için bir ekran süresi belirleyin. Böylece bu zaman dolduğunda uygulama size uyarı verir. Burada disiplin sağlamanız oldukça önemli. Aksi hâlde belirlediğiniz diğer kurallara karşı da esnek davranma eğilimi gösterebilirsiniz. Bu da bağımlılığınızdan kurtulma konusunda özgüveninizi olumsuz etkiler.
- Uygulamaların bildirimlerini kapatın: İş yaparken, ders çalışırken sosyal medya hesaplarınızdan gelen bildirimler dikkatinizi dağıtabilir. Hiç aklınızda yokken kendinizi uygulamada zaman geçirirken bulabilirsiniz. Sadece müsait olduğunuzda ve sınırlı zaman dilimi içinde hesaplarınıza giriş yapmanız daha iyi olur.
- Evdeyken telefonunuzu her zaman yanınızda taşımayın: Salondan mutfağa, muftaktan odanıza her geçişinizde telefonunuzu yanınıza almayın. Böylece yemek yapmak ve ailenizle sohbet etmek gibi aktiviteler sürecinde birçok kez sosyal medya hesaplarınıza girmeden kaliteli zaman geçirmiş ve ara vermiş olursunuz.
- Hobi edinin: Herhangi bir bağımlılığı bırakmanın en iyi yollarından biri hobi edinmektir. Bu noktada sosyal medya kullanımını azaltırken ondan arta kalan zamanı iyi değerlendirmek önemli.
KAYNAKÇA
- Jeff Orlowski, “Sosyal İkilem”
Yorumunuzu Yayınlayın