Köpek Dişi (Kynodontas, a.k.a. Dogtooth) Filmi Üzerine Sosyolojik Bir Okuma
“İzleyeni Zorlayan ve Rahatsız Eden Bir Film Sizi Bekliyor”
“İzleyeni Zorlayan ve Rahatsız Eden Bir Film Sizi Bekliyor”
Genel anlamda modern toplum üzerine bir sorgulama olarak karşımıza çıkan Köpek Dişi filmi, bu sorgulamayı özel anlamda aile kurumu üzerinden gerçekleştirmektedir. Merkezde anne, baba ve çocukların yer aldığı bu filmde, güvenlik görevlisi kadın dışında neredeyse başka bir önemli karakter bulunmamaktadır. Filmin mekânsal anlamda merkezi ise evdir. Dolayısıyla bu sınırlı karakter ve mekan kurgusu üzerinden iç ve dış, biz ve öteki, normal ve normal olmayan ikilikleri doğal olarak işlemeye başlamaktadır. Buradan hareketle Köpek Dişi filmi, normların ve ilişki biçimlerinin oluşumunda ailenin; ailenin oluşumunda da toplumsal yapıların etkisi bağlamında hem makro hem de mikro okumaları yapmaya imkan vermektedir.
Aile Üzerine
Yapı, kurum ilişki modeli bağlamında aile kurumu; toplumsal paradigmaların dönüşümü ile sürekli yeniden tanımlanan bir toplumsal kurum olarak ele alınmaktadır. Avcı toplayıcı ve göçebe toplumlardan tarım toplumuna, sanayi toplumundan postmodern toplum paradigmalarına değin aile kurumu; anaerkil, ataerkil, geniş, çekirdek ve tek kişilik aile gibi farklı tanımlamalar ve kavrayışlarla anlaşılmaktadır.
Toplumsal paradigma dönüşümleri dışında aile kurumu, sosyal teoriler bağlamında da farklı yönleriyle tartışılmaktadır. Örneğin aile kurumu, sembolik etkileşimcilik bağlamında içerdiği sembolik anlamlarla (yuva kurma, çoluk çocuğa karışma, aşk) okunurken, çatışmacı teoriler açısından sömürünün yeniden üretimi, emek gibi kavramlar üzerinden ele alınmaktadır. Feminist teoriler bağlamında eril tahakküm, ataerkillik, toplumsal cinsiyet gibi kavramlar merkeze alınırken; postmodern toplum kuramı ise aile kurumunu çekirdek aile tanımlarının dönüşmesi ve sosyal medya etkileri vb. tartışmalar ışığında incelemektedir.
Parsons ve Yapısal İşlevselci Teori
İşlevselci teoriler ise aile kurumunun ne tür işlevleri yerine getirdiği üzerine eğilmektedir. Söz gelimi aile kurumu aynı zamanda üreme, çocukların ve yaşlıların bakımı anlamında sosyal güvenlik ve miras hukuku gibi konular bağlamında sunduğu işlevler bakımından da önem arz etmektedir. Bu bağlamda aile kurumunu merkeze alan Yorgos Lanthimos’un “Köpek Dişi” filmi, Parsons’ın işlevselci teorisi başta olmak üzere çok farklı sosyolojik okumalara ve yorumlara imkân vermektedir.
Talcott Parsons’ın teorisi hem toplumsal eylemleri hem de yapı ve sistemleri birlikte ele alması bakımından mikro ve makro sosyoloji kuramlarını bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Buna göre Parsons’ın mikro ve makro sosyal teoriler arasında bir denge kurmayı çalıştığı söylenilebilir. Bu bağlamda Parsons’ın yapısal işlevselciliği bir orta boy kuram olarak değerlendirilmektedir. Ian Craib’ın sosyal teorinin merkezinde olduğunu işaret ettiği birey-toplum, eylem-yapı, sosyal entegrasyon-sistem entegrasyonu gibi ikilikler (Craib, 1997, s. 7) Talcott Parsons tarafından birlikte ele alınmaktadır. Dolayısıyla Parsons okumasının; Max Weber ve Emile Durkheim’ı birlikte okumak anlamına geleceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Protestan bir aileden gelmesi, iktisada ve biyolojiye olan ilgisinin Talcott Parsons’ın düşüncelerini etkilediğini söylemek gerekmektedir. Aynı zamanda Freud’un ensest kavramının toplumsal işlevleri gibi konulardan da etkilendiği bilinmektedir (Turner, 2014, s. 267-268).
Ensest
Köpek dişi filmini yorumlamaya yukarıda ele aldığımız ensest kavramı ile başlayabiliriz. Filmdeki ailenin yaşadığı görece tecrit edilmiş evde, baba dışındaki bir bireyin evin dışı ile temas etmediği görülmektedir. Buradan hareketle ailedeki çocukların birbirleri ve ebeveynleri ile ensest olarak görülebilecek yakınlıkları olduğu görülmektedir. Çünkü ensest bir anlamda bu aile için bir tabu değildir. Bunun en temel nedenlerinden biri de ailenin diğer topluluklarla bir temas kuramamasıdır. Bu ailede “kurucu bir yasa” olarak ensest olgusunun tam anlamıyla yasaklanmış olduğunu söylemek zor olacaktır.
Parsons’ın sosyal eylemi açıklarken kullandığı sosyal roller ve aktörler bağlamında yorumlamak gerekirse filmdeki karakterlerin bir aktör olarak kendilerine sunulmuş rolleri izledikleri söylenebilir. Bu anlamda her bir aktör eylemini belli bir hedef, durum ve norm çerçevesinde eylemektedir. Bununla birlikte aktörler aile dışındaki “diğer aktörlerle” etkileşim içerinde değildir. Dolayısıyla Parsons’ın eylem sistemleri olarak ele aldığı fizyolojik, kişilik, toplumsal ve kültürel sistemler son derece tecrit edilmiş bir aile kurumu içinde işlemektedir.
“Parsons’a göre profesyonel yaşamda kişinin değerlerden bağımsız olarak -hasta/doktor ilişkisindeki gibi- ilgili sosyal role uygun davranması gerekmektedir (Turner, 2014, s. 268). Filmin başlangıcında yer alan, karın ağrısı yaşayan kardeşini çok soğukkanlı bir şekilde muayene eden diğer kardeş sahnesi bu anlamda değerlendirilebilir. Bununla birlikte bu sahneden Talcott Parsons’ın kalıp değişkenleri bağlamında bir çıkarım yapılabilmesi için çok farklı tercihlerin bir arada işlediği bir toplumsal yapının gözlemleniyor olması gerekmektedir.”
Denge
Talcott Parsons’ın Emile Durkeim’a en çok yaklaştığı kavramlardan biri de denge/düzen kavramıdır. Filmdeki ailenin kendi içinde bir denge ve düzen “inşa ettiği” gözlemlenmektedir. Aktörlerin sosyal roller ve eylemleri belli bir düzen arz etmektedir. Amorf olan durumlar istisnai ya da tehlikeli olarak görülmektedir. Kedi sahnesi bu düzeni bozan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Beraberinde kedi öldürülmektedir ve tekrar “düzen sağlanmaktadır”. Diğer örnekler ise kardeşlerden birinin izlediği video ve araba bagajına saklanarak evden kaçan kız sahneleridir. Bu sahnelerden Parsons’a getirilen toplumsal değişim olgusu eleştirisi görülebilmektedir.
Parsons’tan farklı olarak etnometodoloji ve sembolik etkileşimcilik teorilerine göre bireyler tercihlerin etkileri çok güçlüdür. Filmde yer alan dengenin sürdürülmesi için öznel tercihlere karşı üretilen direnç, uzun vadede yeterli olmamaktadır.
Bir Yapı Olarak Dil
Köpek Dişi filmi yapısalcılık teorileri bağlamında da göndermeler içermektedir. Sarıçiçek-zombi örneğinde olduğu gibi ailenin çocuklara kavramları farklı şekilde öğrettikleri gözlemlenmektedir. Bir yapı olarak dil, bu ailede farklı bir şekilde inşa edilmiştir. Dolayısıyla izleyici tarafından değerlendirildiğinde bu filmde kullanılan dil, başka bir dünya yaratmaktadır. Bizim açımızdan birçok yönüyle kaotiktir ya da o aile için morfolojiktir diyebiliriz. Film bir anlamda kendimize şu soruyu da sormamızı istiyor: “bugün kendi hayatımızda normal sandığımız birçok şey bir patoloji olabilir mi? Aksini nasıl iddia edebiliriz?”
Filmin ilk sahnesinde yer alan güvenlik görevlisi kız ve erkek çocuğunun ilişkisi bir anlamda erkeğe cinselliğin öğretilmesi ve üreme işlevi göndermesi yapmaktadır. Eğitim kavramının etimolojisi bağlamında değerlendirmek gerekirse aile kurumu ve eğitim işlevi bakımından bireylerin erken dönemde nasıl “eğildiği” ve bir forma sokulduğu izlenebilir.
Sonuç Yerine
Film modern toplumdaki aileyi ele almaktadır. Özellikle fabrika sahneleri ve babanın mesleği ile verimlilik, standardizasyon, gözetim ve denetim olguları işaret edilmektedir. Babanın ve annenin aile kurumunu da bu olgular üzerinden inşa ettiğini görebiliriz. Bu anlamda işlevsel bir aile kurumu amaçlanmaktadır. Olumsuz dış etmenlerden tecrit edilmiş, güvenlikli, sağlıklı, öngörülebilen bir aile… Bununla birlikte Merton’ın her işlevin aynı zamanda bir bozuk işlev de getireceği önermesinden hareketle filmde bazı paradokslar yaşandığı görülmektedir. Zygmunt Bauman’ın güvenlikleştirme kavramında değindiği gibi herhangi bir mekânı aşırı güvenlikleştirme; çoğu zaman bir güven duygusundan çok güvensizlik hali oluşturmaktadır. Evin bahçesinin dışının bu kadar güvensiz algılanması bu anlamda okunabilir.
Kaynakça
- Turner, B. (2014). Klasik Sosyoloji. İstanbul: İletişim.
- Craib, I. (1997). What’s The Point. I. Craib içinde, Classical Social Theory (s. 1-24). NY: Oxford University Press.
Yorumunuzu Yayınlayın