Pixar Animation Studios tarafından 2015 yılında üretilen Ters Yüz (Inside Out), Riley Anderson’ın duygularının yaşamına nasıl yön verdiğini konu alıyor. Pixar’ın en sevilen animasyonlarından olan filmin geçtiğimiz haftalarda devam filmi vizyona girdi. İki film arasında yaklaşık dokuz yıl ara olduğundan film sadece günümüz çocuklarına değil, ilk filmin yayınlandığı zamanda izleyen yani bugünün yetişkinlerinin de ilgisini çekti. Hem çocuklara hem yetişkinlere hitap eden bu film aslında ne anlatıyor? Gelin hep beraber ilk filmden başlayarak ilerleyen sürece birlikte bakalım.
5 DUYU
İlk filmde, 11 yaşındaki Riley Anderson ailesiyle birlikte Minnesota’dan San Francisco’ya taşınmak zorunda kalır. Bu büyük değişiklik, onun duygusal dünyasında büyük bir kargaşaya yol açar. Riley’nin zihnindeki başlıca beş duygu olan Neşe, Üzüntü, Korku, Öfke ve Tiksinti onun davranışlarını yönlendiren karakterlerdir. Riley’nin zihnindeki kontrol odasında onun günlük yaşantısını ve anılarını yönetirler. Küçüklüğünden itibaren Neşe baskınken, taşınma sürecinde Üzüntü baskın gelir ve olaylar buradan itibaren değişir. Birtakım olaylar sonucunda Riley’nin hayatına sadece Neşe’nin hâkim olamayacağını, tüm duyguların kontrollü bir şekilde yaşanması gerektiğini ve bunların hepsinin bir dengeyle sağlanabileceğini bize gösterir. Empati yeteneğini ön plana çıkaran film, küçükten büyüğe herkesin ilgisini çekti. Bu ilginin devamını, aradan geçen dokuz yıla rağmen ikinci filmde de görmek mümkündü.
KUMANDAYI KİM TURUNCU YAPTI?
İlk filmin devamı olan ve Riley’nin büyüme sürecine odaklanan bu filmde, Riley’nin ergenlik dönemine geçişiyle birlikte dört yeni duyguyla daha tanışırız. Bu duygular Kaygı, Gıpta, Bıkkınlık ve Utanç’tır. Riley’nin zihnini yöneten bu dokuz duygu, onun hayatını oldukça karmaşık bir hale getirerek zorlar. Ergenlik döneminin ve duygu karmaşasının zorluğu altında ezilen Riley, benlik algısını tekrardan inşa eder. Benlik algısı, bireyin kendisini nasıl gördüğü ve değerlendirdiği ile ilgili bir kavramdır. Filmde, duyguların ve Riley’nin yaşadığı karmaşa sonucunda tek bir benlik algısının olamayacağını görürüz. Bu zorlu süreç, eğlenceli ve duygusal bir şekilde ele alınarak izleyiciye keyifli bir deneyim sunar.
KONTROL ODASI
Filmde, Riley’in kontrol odası başta olmak üzere başkalarının duygularını görür, diğer karakterlerin de zihnine kısa bir yolculuk yaparız. İlk filmde, anne ve babanın duygularına baktığımızda kontrol odalarında kendilerine benzeyen duygular bulunmaktadır. Örneğin, annenin kontrol odasında, duygular annenin saç modeline sahipken, aynı zamanda duygular kadındır. Babanın duyguları da aynı şekildedir. Cinsiyetleri bellidir ve yönetenler erkeklerden oluşur. Ancak Riley ve onun yaş grubundaki diğer arkadaşlarının kontrol odasında tek bir cinsiyet yoktur. Hem kadın hem erkek duygular bulunur. Saç şekilleri de Riley’e benzemez; her duygunun kendine ait bir tarzı vardır. Yetişkinliğe geçiş yapmamış olan çocukların duygularının cinsiyet rollerinden bağımsız bir şekilde gösterilmesi, filmdeki ince detaylardan biridir.
KAYGIYI NASIL DURDURABİLİRİM?
Kaygı, ikinci filmin ön planda olan duygusudur. Bir nevi Neşe’nin yerine geçer ama olaylar ilerledikçe Kaygı’nın aslında ne kadar tehlikeli olabileceğini görüyoruz. Kaygı, kontrolü ele geçirdiğinde her şey yolunda gibi görünse de bu karmaşıklık içerisinde kapana kısılır. Tüm duyguların birlikte çalıştığı senaryoda ise hem Riley hem de duygular için rahat bir ortam oluşur.
“Kaygıyı nasıl durdururum bilmiyorum. Belki de durduramayız. Belki büyüyünce aynen böyle oluyordur, daha az neşeli oluyorsun.”
Büyüyünce daha az neşeli olup olmadığımız konusunda emin değilim. Ama tek bir duygunun hayatımızı yönettiği zaman ne kadar karmaşık olduğundan çokça eminim. Tüm duygularımızı rahatça ifade edebildiğimiz ve yaşayabildiğimiz zamanlar olsun hep…
Yorumunuzu Yayınlayın