ORYANTALİZM İLGİSİNDE DANS ve KADIN İMGESİ: İTALYAN ORYANTALİST RESSAMLAR
- Fransızca danse orientale “Doğu dansı, göbek dansı” deyiminden alıntıdır. Fransızca deyim Fransızca orient “doğu’’ sözcüğünden türemiştir.
- Bugün kullanımı, 19. Yüzyılda dile yerleşen oryantal dans ‘’Baladi’’ kelimesi olarak Mısır’da göbek atma anlamında kullanılırdı.
- Raks ise dans sözcüğünden alıntı olup, Arapça fiilinden ‘’dans etti, oynadı’’ şeklindedir.
BATININ ŞARK OLGUSUNDA “DANS”
- Oryantal dansın keşfi Ortadoğu’nun sömürgeleştirilmiş bölgelerinin “ilkelliğini” belgeleyen Avrupalı 18. ve 19. yüzyıl gezginlerine dayanıyor.
- Oryantalist Edward William Lane (1801 – 1876) ‘’Çağdaş Mısırlılar’ın Görenek ve Gelenekleri’’ (1836) başlıklı kitabı, Kahire’de izlediği çengi kızların attığı göbek ile eski Mısır firavunlarının mezarlarındaki dans eden figürlerin, birbirlerini andıran hareketler yaptıklarını ileri sürmüştür. Eski Mısır dinlerinde dans önemli bir yer tutar. Kadınların, müziği ve raksı simgeleyen tanrıçası bile vardır. ‘’ Hastod’’
- Batılı bakış bunu önce 1889 Paris Uluslararası Sergisi’nde, sonra da 1893 Chicago Dünya Columbus Sergisi’nde gördü. Chicago’da küçük Mısır adıyla tanıtılan bir dansöz baladi dansını sergilemişti. Bu kelimeye dilleri dönmeyen Amerikalıların ‘’belly dance/göbek dansı’’ adını verdikleri söylenir. Zaman içerisinde bu kelime ile birlikte cinselliği fazla çağrıştırması, küçümsenmiş olmasıyla adını ‘’oryantal dans’’ ya da ‘’Orta Doğu dansı’’ şeklini almıştır.
FABİO FABBİ
-
- 1886 yılından sonra Oryantalist konularda çalışmaya başladıktan sonra sergilerinde suluboya ve yağlıboya tekniğinde Doğulu oryantal kadın figürlerini sergilemiştir.
- İtalyan ressamlar arasında en çok eser üreten ressam olması açısından önemlidir. Yenilikçi tarzda olmayan İslami temalı çalışmalarında canlı renkler kullanmasına rağmen alışılmış kalıbın dışına çıkmamış, sıradan bir üslup benimsemiş
- tir. Pastel renkleri kullanan sanatçı, empresyonist/izlenimci bir üslup benimseyerek form ve hareketler arasında güçlü bir bağ kurmuştur.
- Eserlerinin merkezinde yer alan dans eden kadınların her biri aynı figürdür. Resimlerinde göstermek istediği ve büyük önem taşıyan, bu dansı simgeleyen giysiler bile pek değişiklik göstermemiştir. Kendisine dair detaylıca bir araştırma alanı bulamamış olsam da, eserlerini incelediğimizde bu denli çok ve aynı konu odağında olması bu işi belli bir kimselerin isteği üzerine aynı
- resmettiğini düşünmek kaçınılmaz.
GUSTAVO SİMON
- Tunus ve Cezayir’e ilk seyahatini 1877-1879 yılları arasında yapmıştır.
- Tlemcen’de (Cezayir) bir süre yaşayan sanatçı, gözlem gücü sayesinde dans sahnelerini ve toplumun farklı kesimlerini objektif bir bakış açısıyla resmetmiştir. Eserleri İngiltere’de Royal Akademi, Manchester City Sanat Galerisi, Liverpool’daki Walker Sanat Galerisi’nde sergilenmiştir.
GİULİO ROSATİ
- Mağrip konulu çalışmalarında Müslüman kültürü ve oryantalist detayları vurgulamıştır. Bu çalışmalarında Roma’dan temin ettiği oryantal objeler ve eşyaları kullanmış, kompozisyonlarında fotoğraftan ve gravürlerden ilham almıştır.
- Bu resimlerin her birinde taşınabilir objeler yer almaktadır. Resimlerinde yer edinmiş detaylar ile birlikte adeta objelerin itina ile yerleştirilip, varlığını göstermek amacıyla kurgulanmıştır.
- Ticari faaliyetler aynı zamanda birtakım taşınabilir objelerin/eşyaların Doğu’dan ticaret yolu ile Batı’ya getirilmesinde büyük rol oynamıştır. Bu nedenle 19. yüzyılda Doğu’yu resmetmek isteyen bir ressamın Doğu’ya giden ressam grubuna oranla bu objeleri kullanarak resimler üretme durumu söz konusudur.
VİNCENZO MARİNELLİ
- Napoli’de resim ve heykel eğitimi alan sanatçı 1842-1848 yılları arasında aldığı burslarla Academia di San Luca’da çalışmıştır.
- Doğu seyahati için İtalya’dan ayrılmış, Yunanistan’a ve daha sonra Mısır’a giderek Mısır Hıdivi Said Paşa’nın takdirini kazanmış ve yakın dostu olmuştur. Mısır Kraliyet ailesinin konutlarının dekorasyonunda görev alan sanatçı, Mısır, Filistin ve Türkiye konulu pek çok yağlıboya tablosunu Napoli’de sergilemiştir.
- Avrupalı ressamlar arasında İtalyan ressamlar, Doğulu kadını Batı’nın görmek istediği ve diğer ressamlar tarafından rağbet gören çıplak, nü kadın profilinden sıyırarak daha gerçekçi bir anlatım tercih etmişlerdir. ‘’Dans Eden Kadın İmgesi’’ konusunu odağına alan ressamlar ise kendi değer yargılarıyla bir resmetme biçimi oluşturmuşlardır. Kimi daha gerçekçi ve betimleyici bir algıyı merkeze alırken, kimisi de fantezi ile iç içe geçen ve gerçekçiliği olmayanı resmetmiştir.
1970’LERİN FEMİNİST BAKIŞI
- 1893 Chicago Fuarı’ndan sonra dans eden kadınlar düzenli olarak ABD’deki barlarda ve eğlence yerlerinde performans sergilemeye devam ederler, ancak performansları çoğunlukla Batının “seksi” olarak nitelendirilen duyarlılıklar çerçevesinde uyarlanır. Arzu edilen seksapaliteyi yaratmak üzerine olmasıyla, giyimlerinde göbeği açık ve pantolonunun yan tarafında yırtmaçlar bulunan oryantal dans kostümü oluşumu da ABD’de doğar. Aslında bundan önce Orta doğu kostümü bilekler dışında herhangi bir bölgeyi açığa çıkarmaz. En başta performans gösteren dans edenler Orta doğu kökenliyken 1970’ten sonra bu alanda da beyaz, dansözler yer almaya başlar. 1970’lerde ortaya çıkan ikinci dalga feminizm, kadınları bedenlerini kucaklamaya ve cinselliklerini keşfetmeye teşvik ederek cinsel devrime kapıyı aralar. Göbek dansı da bu sırada birçok üst sınıf beyaz liberal feminist tarafından kadın bedeniyle ilgili mevcut tabuları yıkmanın bir yolu olarak görülür. Göbek dansını kadın güçlenmesi ile ilişkilendiren yeni bir klişe ortaya çıkar. Bu klişede “beden olumlama” amacıyla dans formunu kullanan kadınlar üst sınıftan ayrıcalıklı kadınlarken, Orta doğulu kadınların göbek dansının erkek bakışına hitap ettiği yorumu aynı şekilde devam eder.
SONUÇ
Müzik ve dans uygulamalarını sergileyenlerin; İran, Mısır ve Anadolu’dan gelen, geniş bir coğrafya üzerindeki çeşitli saraylarda faaliyet göstermiş olmalarıyla. İstanbul’a getirmiş oldukları musikinin ve dansın orta doğunun geniş bir coğrafyasında yaşayan musiki ve dans geleneğinin bir parçası olmasının yanı sıra Osmanlı kültürü içerisinde oryantal dans ile birlikte kadın imgesi gerçek dışıdır. Oryantalizm konu kapsamı içerisinde gördüğümüz özellikle 18. – 19. Tarihler aralığında ele alınmış, seyahatname anlatılarında muhakkak bu olguya rastlanmış olurdu.
Raks, harem içerisinde yer alan meclis ve şölen eğlencelerinin şüphesiz bir parçası olmuş olacaktır. Konu dâhilinde ‘’harem’’ ne kadar gizli ve fanteziye aç bir ilgi odağındaysa, kadınlardan oluşan ‘’dans etme/raks’’ o kadar ilgi çekici olup, ressamlarca konu rağbeti içerisindedir. Konum dâhilinde ‘’Fabio Fabbi’’ araştırılmak istenmiş olsa da, kendisine dair yeterli ve birinci el olabilecek kaynaklar elde edemedim. Bu durumla birlikte araştırma odağımı Fabio Fabbi üzerinden çekip genel bir bakışla dansı resmetmede konu odağına almış İtalyan Oryantalist Ressamlar üzerinde devam edilmiştir.
Doğu, esrarlı ve gizemli bir mekân dekoru olarak görülmüştür. Bu ilgi içerisinde pek çok konu olduğu gibi ‘’dans ve kadın’’ birlikteliği kimi sanatçıların algısında bir şehvet, fantezi, öteki ve satılmak amacıyla sadece merkezde var olan kadınlardan oluşmuştur. İlerleyen yıllarda Uluslararası Dünya fuarları ile birlikte giden kültürlerden biride dans olmuştur. Yılların ilerlemesi, özgürlük arayışları, savaşlar, sömürge tüketimleri gibi alanlarla birlikte 1970’le feminizm bakışın, kapitalleşen erkek egemen adlandırmalara karşı adlandırdığı cinsiyetsiz beden olumlama ile birlikte dans ve kadın ilgisi algıda kendini kaybetmiştir. Bugün bile ‘’dans ve kadın/dansöz’’ algılaması daha çok erkek bakışı üzerine varlığını sürdürmektedir. Dansın kökeninde, dinsel ritüel tanımlamasını yapmak bile yeterli değildir. Kıvrılan beden algısı 18. Yüzyıldan bugüne cinsel çağrışımlar dışına çıkamamıştır. Son olarak Oryantalizm konu kapsamı halen batının kendi resmetmek istediği ilgi ve odakları bizlere sunduğunu düşünmekteyim.
Yorumunuzu Yayınlayın