ANİMİZM’İN VE ŞAMANİZM’İN ETKİLERİ

Semavi dinler öncesi inanış olan Animizm -ölülerin ruhlarının, öldükten sonra dünyada kaldığına inanılır ve onlara adak, övgü, kurban verilerek hem saygı gösterilmiş hem de bir şeyler istenmiştir. Büyücülüğün en eski temelleri atılmıştırve Şamanizm. şaman, yaratıcı ve insanlar arasında bağ kurmayı sağlayan, doğaüstü varlıkları görerek ritüeller yapan şaman, fal ile geleceği görebilir; büyü ile tedavi vb. işlemleri yapabilirdi– Her iki inanışın temeli, esirme-görme üzerine kurularak rüya, ritüel, fal ve büyünün temelini atmaktadır. Türkler, İslamiyet’i kabul etseler dahi iki inanışın ritüellerini devam ettirmiş ve hala da devam ettirmektedir.

OSMANLI’DA FALCILIK VE BÜYÜCÜLÜK

İslamiyet’in kabulünden sonra, dindeki yasaklamalara rağmen devam eden fal, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti zamanında da devam etmiştir. Padişahların çevrelerinde bulunan devlet adamları ve yönetimleri boyunca bağlı bulundukları tarikatlar, padişahların inanış biçimlerini şekillendirmiştir. Sarayın yönetim bölümünde ve haremde, büyü ile falın yoğunlukla gerçekleştirildiği dönemler olmuştur. Bazı padişahlar falı yasaklamış ve cezalar uygulamıştır. Bazı padişahlar ise fala göre seferlere çıkmış, devlet işlerini yönetmişlerdir. Çoğunlukla falda çıkan sonucun hayırlı olmasına göre sefer hazırlıklarına başlanırdı. Gelen saldırılara karşı veya savaşta müttefik olmadan önce, falın sonucuna göre hareket edilirdi. Sarayda her padişahın yanında bir ”Müneccimbaşı” olurdu. Görevleri takvim ve imsakiyeleri hazırlamaktı.  Bu işlerin dışında, padişahın cülus dağıtımına, saray düğünlerine, savaş ve fetihlerin zamanlarına hatta yapıların inşa tarihlerine karar verirlerdi. Esnaf sınıfından olan falcılara da devlet tarafından fal bakma ruhsatları verilirdi. Toplumda da fala olan düşkünlük oldukça fazlaydı. Falda çıkan sonucun olumlu olması, askerleri cesaretlendirirdi. Bu da falın toplumdaki yerinin önemli bir göstergesidir. Fal veya rüya tabirinin sonucu doğru çıkmadığı durumlarda da batıl itikatlara olan güven asla sarsılmaz, bunun yerine tabir edende suç bulunurdu.

FAL ÇEŞİTLERİ

Asurlar, Mısırlılar, Sümerliler, Türkler, Pagan Baltık Halkları, Fin-Ugor ve daha sayamayacağımız kadar millet, fal ile hayatlarına yön vermiştir. Tarımsal faaliyetler, tahta çıkış, savaş dönemleri, şifa bulma ve daha nice amaçla başvurulan falcılık, İslamiyet’te geleceği Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği söylemi ve Allah’a şirk koşulduğu düşüncesi ile Kur’an’da, kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Ancak Osmanlı’da kesinlikle falcılık yoktur demek yanlış olacaktır. Osmanlı’da bir iş yapılmadan önce, uğurlu gün ve saate göre yapılırdı. Bu ilme “Eyyamname” denilmekteydi. Daha önce de bahsettiğimiz gibi yapıtların temelleri ve sefer günleri bu ilme göre düzenlenirdi. Bu tip işlerde gün seçmek çok önemliydi dolayısıyla bu da sosyal hayatta müneccimleri önemli bir konuma getiriyordu. Böylece insanlar, en basit gündelik işleri bile fal yardımı ile yapıyorlardı. Uygulaması yasak olmayan fal çeşitleri: Yıldızname, Eyyamname, Rüya Tabiri, Kur’an falı ve İlm-i Firasetti. 

RÜYALAR

Rüyaları da aslında fal çeşitlerinin içine alabiliriz ancak Osmanlı’da dinen rüya yasaklanmadığı için ikisi farklı görülmüştür. “Rü’yet” Arapça’da ‘rüyaya bakmak‘ olarak kullanılan bir fal çeşididir. Padişahlar tarafından sıkça kullanılan bir yöntemdir. Hatta bir rivayete göre Osmanlı’nın kurulmasında, Şeyh Edebali’nin rüyasında Osman Gazi’yi ve zaferini görmesinin büyük etkisi vardır. İlerleyen yıllarda rüyaların kayıt altına alınmasının sebebi de rüyaların padişahla veya devlet işleri ile ilgili olmasıdır. Rüyaların anlamı güzel ise mükafatlar almışlardır. Rüyaları, padişahın huzuruna çıkmak için bir araç olarak kullananlar da olmuştur. Abdülaziz tahttan indirildiğinde tepki çekmemek ve bu işi yasal göstermek için, rüyasında Hz. Peygamberi gördüğünü ve ona taht hakkından vazgeçmesi gerektiğini söylendiğine dair bir fetva yayınlanmıştır.

BÜYÜ

Büyü, Arapça’da sihir anlamına gelmektedir. Ancak Türkçe’de büyü kelimesini karşılamamaktadır. Sihir ile büyü farklı şeylerdir. Büyü; doğa üstü varlıkların gücünden yararlanılarak yapılan, iyi ya da kötü müdahalelerdir. Önceleri insanlar, ekinlerden iyi ürün alabilmek, yapılan işin sonuçlanması, evcil hayvanların bereketli olması, şifa bulmak gibi amaçlarla birçok toplumda büyü yapmaktalardı. Ancak sonraki zamanlarda, daha çok mal, mülk ve aşk için kullanmışlardır. Amacının kötülük yapmak ve zarar vermek olduğuna inanılan ve Kur’an’da büyü yapan kişinin direkt olarak cehenneme gideceği yazılması ile büyüye karşı toplumsal bir korku yaratılmıştır. Ancak semavi dinlerden önce büyü, kötü ve iyi kullanım olarak ikiye ayrılabiliyordu. Çocuğun ve annenin doğum anında sağlıklı olması, hasatın bereketli geçmesi, havaların iyi olması için yapılan büyüler, iyi düşünceler ve koruyucu amaçlarla yapılıyordu. Bir nevi tılsım amacı taşıyordu diyebiliriz. Günümüzde de görebileceğimiz gibi nazar ritüelleri vardır. Nazardan, kem veya kötü gözden korunmak için yazılan muskalar ve söylenen sözler, toplumsal olarak kabul edilmektedir.

RUKYELER

İslamiyet’te fal, büyü, tılsım vb. faaliyetler yasaklanmış olsa da manevi bir güç almak için Rukyeler kullanılmaktadır. Malik el-Eşcai’nin rivayet ettiği bir hadise göre, Hz. Peygamber’in rukye hakkında söyledikleri şu şekildedir: “Biz Cahiliye’de Rukye yapardık. Daha sonra: ‘Ya Resulallah, bunun hakkında ne buyurursunuz?’ diye sorduk. Resulallah: ‘Rukyelerinizi bana gösteriniz. Şirk olmadığı müddetçe beis yoktur.’ buyurdu.” Bu hadisten de anlaşıldığı gibi, hastalık veya zararlı hayvanlara karşı yapılan Rukye, İslam’da büyü olarak alınmamıştır. (Azak,2021.s.29)

KUR’AN’DA GEÇEN RİTÜELLER

Falname’de fal bakılmadan önce okunması gereken dualardan bahsedilir. Esere göre, ilk önce abdest alınır. Üç defa Fatiha okunduktan sonra besmele getirilir. Ardından üç kere Salavat getirilir ve herhangi bir sayfa açılarak sağ tarafa bakılır. Yedinci satırdaki ilk harfe bakılır ve çıkan fala göre yorumlama yapılır. Harflerin yorumlarının bazıları şu şekildedir:

Elif: Falının mübarek olduğu, sevincin olacağı yardım geleceği, gam ve kederin dağılacağı anlamına gelmektedir.

Ba: Makam mevki kazanacağı anlamındadır.

Ta: Hacca gitmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

Sa: Ummadığı yerden mal geleceği anlamına gelmektedir. (Azak, 2021.S.37-38)

Bu hesaplamalar Ecbed ile yapılmaktadır.

EBCED HESABI VE ALEVİLER

Ebced hesabına göre fal bakmak, Osmanlı Alevi tebaası arasında daha çok yaygındı. Bu ilimin sonradan öğrenilemeyeceği, el verme hususuna göre yapılacağına inanılırdı. Alevi inancına göre, bu yetenek Allah tarafından Kur’an-ı Kerim ile Hz. Muhammed’e gönderilmiştir. Hz. Muhammed, daha sonra bunu Hz. Ali’ye nakletmiştir. Hz. Ali ise kendisinden sonra gelen bütün imamlara nakletmiştir. İnanışa göre, Hz. Ali’nin soyundan gelenler bütün olayları önceden bilebilirdi. Ayrıca bütün olayları bir kitap halinde derlemişlerdir. Bu kitaptaki her harfe birer işaret gibi yaklaşılmış ve gelecekten haber almada kullanılmıştır. (Azak, 2021. S.56)

TILSIMLAR VE PADİŞAHLAR

Ak büyü olarak nitelenen bir diğer ritüel ise tılsımlı gömlek, kaftan ve zırhlardı. Koruma amacıyla yapılan tılsımların –ipek ve ince işleme olan gömleklere dahi yapılsa-, bir zırh gibi padişahı, şehzadeyi koruyacağına inanılıyordu. Aktif büyü ile zıt olan tılsımlar, muskalar, nazarlıklar sadece koruma amacıyla yapılıyordu. Topkapı sarayında sergilenen 87 tılsımlı gömlek olduğu bilinmektedir. Koruyucu büyü, tılsım, şifalı otlar, taşlar ve mühürlerin kullanımının serbest olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu amacın sapmaması için düzenli olarak esnaflar ve belgeli falcılar denetime tutularak önlem alınmaya çalışılmıştır. Ak büyü kullanımı yalnızca hanedan arasında değil halk arasında da çok yaygındı. Yeni doğan çocukların sağlıklı olması ve hasta olanların iyileşmesi için yapılan ak büyüler bulunmaktadır.

HAREMDE FAL VE BÜYÜ

Genellikle köle olarak hareme alınan, geleceği belli olmayan ve hayatlarını öğrenmek isteyen kadınlar; çocuklarının istikbalini öğrenmek isteyen valideler tarafından fal, koruyucu muska, büyü ve tılsımlara çokça talep vardır. Sadece bununla da sınırlı değil. Padişahın ilgisini çekmek ve has kadını olmak içinde büyücülere başvurulmuş ve büyüler yaptırılmıştır. Batıl itikatlar bir süre sonra amacından sapmış hatta yapılanlar için bahane olarak bile kullanılmıştır. III. Mehmet’in eşi, baktırdığı falda eşinin ne zaman vefat edeceğini, sonrasında başa geçecek padişahın kim olduğunu sorar. Şeyhin verdiği cevap; altı ay içinde oğlunun, tahtın sahibi olacağıdır. Bu fal cevabını Safiye Sultan okuyunca, III. Mehmed’i tahttan indirme girişiminde bulunduklarını, amaçlarının hükümdarlık ve yönetim olduğunu III. Mehmed’e söyler. Sonrasında III. Mehmet, şehzade Mahmud’u boğdurarak öldürür.

KAYNAKÇA:

https://ismailhakkialtuntas.blogspot.com/2021/06/osmanli-devletinde-fal-ve-buyu-16-19.html

 

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.