Başarılı bir tiyatro örneği olan Ros ve Guil oyununda karakterlerinin kişilikleri ve dünyaya bakış açılarını görüyoruz. Bir tiyatro oyunu karakteri olan Ros ve Guil hamlet oyununun bir parçası olan karakterler aslında. Oyun boyunca da felsefi ve dünyevi düşünce karmaşalarına rastlıyoruz. Oyunun giriş sahnesinde Ros ve Guil’ın yazı-tura oyunu oynadıklarını görüyoruz. Bu oyunu oynarlarken paranın hep tura geldiğini fark eden Guil üzgün, şaşkın ama sakin bir şekilde bunu anlamlandırmaya çalışıyor. Bu sahnede ikili arasında geçen diyaloglar olsun, konuşmalar olsun, düşünceler olsun, karakterlerin kişilik analizlerini yapmak mümkün. Ros daha kayıtsız ve hırslı. Guil, endişeli ve düşünceli. Karakterler yolda oyuncuyla karşılaşırlar ve onunla da sohbet ederler. Oyuncunun o sırada ‘tek bir paranın bile müziği vardır’ sözü izleyiciyi düşündürüyor. Burada kişisel olanın bile bir şeyler yapabileceği ile ilgili bir mesaj veriyor olabilir cümle bize. Teklik de bir kalabalıktır mesajı gibi. Yine yazı-tura oynarlarken Guil’ın ‘gerçek bizim ortak deneyime verdiğimiz addır.’ demesi de çok derin bir düşünce. Bu düşünceyi ölümle bağdaştırdığımızda, aslında tek gerçeğin bir gün herkesin deneyimleyecek olan ‘ölüm’ olması konusu gayet açık.
Oyunda aslında daha da dikkat çeken konu Ros ve Guil öldü mü yoksa zaten ölüler miydi? Öyle değil mi? Çünkü hamlet oyunu zaten yazılmıştı. Ros ve Guil’ın kaderi de belliydi. Ama onlar bunun farkında değillerdi. Seyirci bunu bilse de Ros ve Guil bunu bilmiyordu ve bu gerçeklik içinde debelenip duruyorlardı. Aslında Stoppard’ı tanrı, Guil ve Ros’u insanlar olarak düşünebiliriz. Ölüm tanrı tarafından yazılmış ve önceden belirlenmiş bir an ve insanlar da bunun farkında olsa da unutan ve bu süreçte hayatlarını anlamlandırmaya çalışan araçlar.
Ros ve Guil’ın saf karakterler olarak çizilmesi de düşündürücü bir konu. Tragedyalar normalde soyluların yer aldığı oyunlar olur. Ancak Ros ve Guil soylu kategorisinde olmasalar da bu oyunda başrol olabilmişler. Ama bunun sebebi de aslında Hamlet oyunun birer yan karakterler olmaları ve bir görev üzerine yaratılmış olmaları. Çok saf olmalarına rağmen bazen bu saflık içinden sıyrılmaya çalışmıyorlar da değil. Bunu da şuradan anlıyoruz. Gemiye binmeden önce içlerine bir şüphe düşüyor. Ölüm ve amaçları üzerine düşünüyorlar bir anlık olsa bile. Bu da insanlığın bazen ölümü hatırlayıp farkındalığa düşmeleri ama tekrar bunu kaybedip hayatlarına devam etmeleri konusuyla bağdaştırabiliriz.
En nihayetinde Ros ve Guil zaten ölü olmuş olsalar bile, başka bir dünyada (kendi yarattıkları fantastik dünya olduğunu düşünüyoruz), bir hiç uğruna ölüyorlar. Sahne kapanıyor ve tamamen karanlık bir an oluyor…
Yorumunuzu Yayınlayın