Daughter From Another Mother
Merhabalar, bugün sizinle bir dizi analizimi paylaşacağım. Dizinin sadece ilk 2 sezonunu analiz edip, dizideki bir kesitten olayın sınıfsal bağlamını ele alacağım. Bu diziyi seçmemdeki en büyük sebep; dizilerde sınıfsal ayrılığın genellikle kadın-erkek ikiliği arasında işlendiği ve ne izleyeceğimizi aşağı yukarı tahmin edebiliyorken burada ise başından beri sınıfsal olarak birbirinden tamamıyla ayrı ve bu ayrılıktan dolayı birbirlerinden haz etmeyen iki kadının hikâyesi var. Hikâye en son bu iki kadının birbirine âşık olması ile sonlanıyor. Bu hususları göz önüne aldığımda sınıfsal ayrılıkların, bütün pratiklerimizi etkilediği ve bunu normalleştirmeye çalıştığını, halk tabiriyle “davul bile dengi dengine” söylemleri ile meşrulaştırılmaya çalışıldığını, görüp fark ediyoruz. Dizi sadece sınıf temelli bir yapı değil, içinde toplumsal cinsiyeti de barındırdığını düşünüyorum. Ben olayı sınıf temelli incelemeye çalışacağım. Öncelikle dizinin olay örgüsü hakkında bilgilerle başlayalım.
Olay Örgüsü
Daughter From Another Mother ( İki Anne İki Kız), Netflix’in komedi ve dram türündeki 2021 yılında yayınlanan Meksika yapımı dizisidir. Sosyal hayat, ekonomik yapıdan birbirinden taban tabana zıt iki kadının aynı gün, bir mahalle hastanesinde aynı odada doğum yapması ile dizi başlıyor. Başrol karakter olarak Ana ve Mariana’yı görüyoruz. Ana, 40’lı yaşlarında oldukça lüks hayat tarzıyla ön plana çıkan, çalıştığı şirketin üst düzey yöneticilerinden, hırslı, çalışkan ve oldukça idealist bir kadın. Mariana ise 20’li yaşlarında, bulunduğu toplumun kültürü ile yetişmiş, hırsları ve büyük arzuları olmayan genç bir kadın. Hikâye şöyle başlıyor, bu iki kadın aynı odada doğum yapmak zorunda kalıyor. Ana mecburiyetten bulunduğu bu hastanede bile o mondenliğini yaşatmak istiyor. Hastanenin içine özel fotoğrafçısını, makyözünü çağırıp sarsılmaz imajını yüceltmekle meşgulken Mariana ise evde anneanne ve annesi ile havuzda doğum yapmaya çalışıyor ama işler istediği gibi gitmeyince hastaneye mecburen gitmek zorunda kalıyor ve orada Ana ile yolları kesişiyor. Birbirinden asla haz etmeyen bu iki kadın bebeklerinin karışması sonucu yan yana gelmek zorunda kalıyorlar. Mariana, Ana’nın evine taşınıp onun ailesiyle yaşamaya başlıyor. Böylelikle zamanla birbirilerine ördükleri duvarlar yıkılmaya başlıyor.
Temsil Edilme Biçimi
Dizinin en başında beri Mariana’nın temsil ediliş şekli, gündelik pratiklerimizle oluşturduğumuz sağduyumuzdan oluşuyor. Bu temsillere baktığımız zaman aslında temsiller, inşalardan oluşur ve bunu dil aracılığıyla yapar. Burada en basit şekilde sınıfsal ayrılığı, söylem ile meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Mariana burada patetik temsilin bir yansıması olarak görünürken, Ana ise progresif bir postür ile temsil ediliyor.
Dizi Analizi
Ana, Mariana’nın ekonomik özgürlüğünü kazanması için onun ve eski erkek arkadaşının geliştirdiği uygulamaya yatırımcı oluyor. Ana ve Mariana’nın sunumu yapması gerekirken Ana katılamıyor ve Mariana tek başına gidiyor. Sunum yapacağı kadın ise Ana’nın arkadaşı olmasına ve şirketinde kadınlara çok önem vermesine rağmen Mariana’yı küçük görüyor. Temel olarak ele alacağım bu kesit, 2. Sezon 8. bölümde gerçekleşiyor.
İşveren kadın Marcela, Mariana hakkında bir ön varsayımda bulunduğu için onun giydiği elbisenin ya da ayakkabının ikisi arasındaki eşitsizliği gideremeyeceğini söylüyor. Onun kendine eş değer olmayan daha vasat olarak görüyor. Mariana’nın toplumsal pratikleri, içinde bulunduğu sınıf, onun bütün yaşamsal pratiklerini etkiliyor. Bu açıdan baktığımızda “sınıf” zaten toplumsal hayat için bir açıklama olarak ele alınabilir. Marcela, şöyle bir cümle kuruyor;” benimle aynı seviyelerdeki kadınlarla uğraşmaya alışığım.” Weber’in sınıf açıklamasına göre “Eşitsizliğin tek kaynağı sınıf değildir; statü gibi başka eşitsizlik ve hiyerarşi kaynakları da bulunur. Sınıflar ve statü grupları çatışma içinde olabilirler.” Burada hem bir sınıf hem de statü çatışmasını açıkça görüyoruz.
Daha sonraki cümlede Marcela, “O takım elbise ve topuklular beni etkilemiyor” diyor. Mariana kendini farklı bir temsil politikası güderek sergiliyor ve bu Marcela’nın gözünden kaçmıyor. Marcela, Ana’dan aldığı birtakım bilgilerden dolayı Mariana hakkında bazı varsayımları olduğunu belirtmiştim. Bunlara dayanarak Mariana’yı eleştiriyor. Bulunduğu ortama ayak uydurmak için kendi benliğinin ve giyim tarzının dışında giyilmiş bir kostüm olduğunu düşünüyor. Belki de öyle çünkü hepimizin habitusu var ve bu habitusun temel içerimi sınıfsaldır. Marcela, Mariana’nın o sınıfa ait olmadığını, davranışları, bakışları ve sözleri ile belirtiyor.
Biraz “sınıf” kavramının değişim ve dönüşümüne baktığımızda, 1990’larda sınıf çalışmalarına Bourdieu’nun etkisiyle “Kültürel Sınıf “çalışmaları boy gösteriyor. Böylelikle o sınıfsal eşitsizliğin sadece habitusumuz ile değil, habitusumuzun sarıp sarmaladığı kültürel sermayemizle de ilgili olduğunu görüyoruz. Marina’nın habitusu ve kültürel sermayesi, Ana ve Marcela’nın ona karşı yeknesak şeyler düşünmesine ve davranmasına neden oluyor. Kendilerini ne eğitim olarak ne yaşam pratikleri olarak ne de ekonomik olarak asla denk bulmuyorlar. Bu zamanla Ana ve Marcela için değişiyor elbette. Bundan dolayı da üzerindeki kıyafetler ya da ayakkabılar Mariana’nın statüsünü ve sınıfını değiştirmiyor.
Ana’nın en başından beri Mariana’ya kullandığı cümleler, Marcela’nın bakışları bu sınıfsal eşitsizliği hem gösteriyor hem de yapılan davranışları meşrulaştırmak için bu bağlamda etkin bir dil kullanılıyor. İlk sezonda bu sınıfsal ayrılık çok net bir şekilde görülürken, 2. Sezonda yavaş yavaş değişime uğruyor. 3. Sezonda ise bu iki kadının tamamıyla değişimini izliyoruz.
Yorumunuzu Yayınlayın