2017 çıkışlı The Post filmi için öncelikle söylemek gerekir ki, iletişim ve kültür politikaları bağlamında çarpıcı vurgulara sahip bir yapımdır. Film kısaca; Washington Post gazetesinin Pentogan belgelerini yayınlama kararını ve Nixon yönetiminin yayınlamaya karşı olan tavrını konu almaktadır. The Post boyunca başlıca üzerinde durulan konular ise; ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, medya ve gazetecilik etiği, politik güçlerin medya üzerindeki etkisi ve hatta baskısı, toplumsal cinsiyet rolleri şeklinde sıralanabilir. Washington Post gazetesi, gerçeğe ve etik ilkelere olan bağlılığı karşısında itibar riskini ve hukuki sorunları göze alarak ideolojisinin peşinden gitmektedir. Bu açıdan, işleyişin gazete ve gazeteciliğin özünü aktardığı rahatlıkla söylenebilir. Filmi izleyenleri etkileyen repliklere, hep beraber göz atalım.
1-“Birinci Anayasa’yı savunmuş olacaklar. Basın özgürlüğünü korumanın tek yolunun basına vermek olduğunu söyleyeceğiz.”
Ben Brandlee, yasal tehditleri yasal gerekçeyle çözme yoluna giderek Birinci Anayasa’yı öne sürer. Basın özgürlüğünü savunmak, gazeteciliğinin temel sorumluluklarından biridir
2-“Neyi yayınlayıp neyi yayınlamayacağımızı devletin söylediği bir dünyada yaşıyorsak bildiğimiz Post’un varlığı çoktan son bulmuş demektir.”
Gazetecinin sorumluluğu kadar, gazetenin kendisinin de basın özgürlüğü üzerinde bir o kadar sorumluluğu vardır. Washington Post bu temel haklarını savunmadığı takdirde gazetenin varlığı bir şey ifade etmeyecektir.
3-“Korktuğumuz için bütün olacakları kazanır. Basın özgürlüğünü korumanın tek yolu yayınlamak.”
Büyük tehditlerin getirdiği korku ile gazete ve gazetecilik ilkelerinin ihlal edilmesi, peşinden gelecek tehditleri de getirecektir. En temel hakları olan basın özgürlüğüne karşı boyun eğmek, kalan diğer hakları da ihlal etme iznini vermeleri demektir.
4-“Amerika’nın kurucuları, özgür basına demokrasimizdeki asıl görevlerini yerine getirmeleri için gereken korumayı sağlamıştır. Basının görevi halka hizmet etmektir, halkı yönetenlere değil.”
Politik güçlerin baskına karşı koymak ve temel hak ve sorumlulukları için mücadele etmenin getirdiği sonuçlar, basının asıl görevinin layığıyla yerine getirildiğini gösterir. Ayrıca Washington Post gazetesinin hukuki sorunları hatta hükümet baskısını göze alarak belgeleri yayınlama gerekliliğini uygulaması, diğer gazeteler için ilham ve cesaret kaynağı olmuştur. Burada “Bir fitili ateşlemek için ufak bir kıvılcım yeterlidir.” göndermesinin işlediği söylenebilir.
5-“Hepsi senin yolundan gitti, gazetede yayınladılar.”
Katharine Graham, gazetesini tehlikeye atmak pahasına gösterdiği cesaret ile diğer gazetelere ilham kaynağı olmuştur.
6-“Hep küçük bir isyanın parçası olmak istemiştim.”
Washington Post çalışanlarının bu hak hareketine olan ilgi ve desteği, liderin olduğu kadar ekibinin de bu uğurda verdiği mücadeleyi gözler önüne sermektedir.
7-“Bir kadının akıl hocalığı yapması köpeğin arka ayakları üzerinde yürümesi gibidir. Düzgün yürümüş sayılmaz ama yürümesine bile şaşırırsın.”
Samuel Johnson alıntısı olan replik, ataerkil bakış açısı ile kadın lidere yönelik toplumsal normları aktarmakta ince bir bakış açısı sunar.
8-“Babam şirketi yönetmesi için senin babana bıraktığında, dünyadaki en normal şey sanmıştım bunu. Düzenin böyle olduğunu düşünmüştüm, böylesinin uygun olduğunu. O zamanlar herkes böyle düşünmüştü.”
Katharine Graham, kadın bir lider olarak toplumsal tabuların kontrolü dışında belleğine nasıl ve ne kadar işlediğini açıklarken birçok noktada düşünmeye teşvik eder.
9-“Ayrıca bu artık babamın şirketi değil, kocamın şirketi de değil. Benim şirketim. Aksini düşünen herkes kurulumda olmayı hak etmiyordur.”
Sonlara doğru kadın liderimizin düzene ve düzenin uygulayıcılarına karşı gösterdiği bağımsız ve güçlü duruş, toplumsal cinsiyet tabularını yıkmaya yönelik ilham verici bir örnek teşkil etmektedir.
Yorumunuzu Yayınlayın