Mart ipi, Marteniçka

Marteniçka, martenista veya mart ipi dediğimiz kırmızı beyaz iplerden bayılan bileklikler, 1 Mart itibarıyla Trakya ve Balkan coğrafyalarında takılmaya başlar. Kırmızı beyaz ipler bolluk, bereket, sağlık ve kötü gözlerden korunmak için kullanılan bir ritüel diye biliriz. Hediye olarak vermenin önemli olduğu ipliklerde niyet, amaçtan daha önemlidir. Her yıl şubat sonlarında göç eden leyleklerin Trakya ve Balkan coğrafyalarının geniş ovalarına gelmesiyle ritüel başlıyor diyebiliriz. 1 Martta takılan bileklikler leylek görüldüğü zaman dilek dilenerek ağaca asılır. Leyleği otururken ya da uçarken görmek hayatımızda olacaklara delalet olarak yorumlanır.

Trakya’dan Mezopotamya’ya: Hıdırellez

Tarihsel olarak eklemlenerek gelişen bahar kutlamalarına gelecek olursak:

Dumuzi ve İnanna

Dumuzi, Sümerlilerin çoban tanrısı olup; koyun tanrıça Duttur ’un oğlu ve koyun sürüleri ile çobanların koruyucusudur. Akadlar ’da Temmuz olarak geçen tanrı bereket tanrısı olarak anılmaktadır. Sümer krallar listesinde adı olan Dumizi, tufandan sonra hayatta kaldığı yazıtlarda belirtilmektedir. İnanna; Sümerlilerin aşk, sevgi, bolluk, savaş tanrıçasıdır. Venüs yıldızını temsil etmektedir. Ay Tanrısı Nanna’nın kızıdır. Farklı coğrafyalarda göreceğimiz Tanrıça İnanna Yunanlarda Afrodit, Roma’da ise Venüs adını almıştır.

Dumuzi ile Tanrıça İnanna karı kocadır, ikisi adına “Kutsal Evlenme Törenleri” yapılmıştır. Nedeni bilinmeyen bir şekilde İnanna yer altına iner ve her 7 kata bir eşyasını vererek canını bağışlatır. Son kapıda verecek bir şey olmadığı için elinde kalan son şeyini canını verir. Veziri geri gelmemesi üzerine onu arar ve bulur, Tanrı Enki tekrardan onu canlandırır. Ancak yine de yer altından çıkamaz. Tek şart yerine birini getirmesidir. Yerine geçecek birini ararken kocasının onun önünde eğilmemesi ve saygı göstermemesine, onu 3 gün aramamasına sinirlenen İnanna yer altından çıkabilmek için cinlere kocasını verir. Dumuzi yer altı dünaysına indikten sonra ülkede kıtlık başlar. Bitkiler büyüyemez, hasatlar verimli geçemez hayvanlar doğurmaz, olmuştur. Bu durumun devam etmeyeceğine karar verilir ve Dumuzi yerine kız kardeşi geçer. Yılın 6 ayında Dumuzi’nin dünyaya gelişi baharı getirir ve bu gün şenliklerle kutlanılır.

Başka bir rivayet ise Dumuzi’nin İnanna’yı aldattığıdır. Tanrıça ona çok sinirler ve onu yer altına yollar ancak bir süre sonra dayanamaz, bağışlar kocasını. İnanna kocasını senede altı ay görebilecektir. Dumuzi’nin dünyaya geldiği gün baharda gelir.

Demeter ve kızı Persophone

Hades' in Persephone' yi kaçırışını tasvir eden resim.

Musée Bonnat – l’enlêvement de Prosperine – Peter Paul Rubens (ca. 1636)

Demeter Yunan Mitolojisinde tarımın, mevsimlerin ve anneliğin tanrıçasıdır. Kızı Persophone bir gün arkadaşlarıyla çiçek toplamaya gittiğinde Hades onu görür ve güzelliğini âşık olur. Onu yer altı dünyasına kaçırır. Demeter kızı Pershophone’yi bulmak için her yeri arar bulamaz ve hayata küser. Demeter’in hayata küskünlüğü dünyanın bereketini bitirir ve yaşam tehlikeye girer. Helios ona kızının yerini söyler. Dünyanın devam etmesi için Zeus, Hades ve Demeter’i barıştırmak iste de Demeter kabul etmez. En sonunda yılın bahar zamanı kızının annesinin yanında kalmasına diğer zamanlarda ise kocasıyla kalmasına karar veren Zeus sayesinde Demeter tekrar hayata döner. Onun hayata dönmesi ile dünya tekrar yeşermeye, bereketlenmeye başlar.

Hızır ve İlyas: Hıdırellez

İnanılışa göre; Hızır ve İlyas Peygamber her yıl bir defa buluşmaktadır. Dünyaya ayak bastıkları gün bereketi ve bolluğu getiren peygamberlerin geldiği rivayet edilen günlerde bahar başlamaktadır. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece dünyaya gelerek gül ağacının altına buluşarak zorda kalanlara yardım ettiklerine inanılır. Orta Asya kültüründe şaman inancında bolluğun bereketin sembolü olarak var olan figürler, İslam dininde ise Hızır Aleyselam’ a dayanmakta. İslam’da, Hızır Aleyselam dünyaya gelir ve ihtiyacı olana yardım eder. Bolluğunu ve bereketini bırakır gider. Bu yüzden baharın gelişi ile özdeşleşmiştir. Semavi dinlerde de Tevrat’tan itibaren bir ermiş olduğu ve baharda bolluk getirdiği söylenir.

Halk arasında gelişlerini kutlamak için çeşitli ritüeller ve kutlamalar yapılır. Trakya bölgesinde ateşler yakılarak üzerinden üç defa atlanır. Bir yılda biriktirdiğimiz hastalık, nazar, bitlerden ateşten atlayarak arınıldığı düşünülür. Ateşin külünden bir parmak alın bölgesine sürülerek bir nevi tılsımlama yapılmış olur.  Geceden gül ağacının altına dilekler konulur, sabah erkenden kalkılarak dilekler mâni şeklinde okunulur. Daha sonra en güzel kıyafetler giyilerek yeşillik alanlara gidilerek gezintiler yapılır. Genç kızların saçları uzun ve güzel olsun diye derelerde yıkanır suların içinde taranır. Çömleklere yiyecekler konularak suya bırakılır bu şekilde bereket geleceğine inanılırdı. Evlere dönülmeden önce yemişken dikenleri toplanılır evlerin camlarına kapılarına cadılar gelmesin diye asılır.

Romanların Bahar Bayramı: Kakava

Kakava Şenlikleri, Romanların baharı kutlamasına denilmektedir. Dünyanın hemen hemen her yerinde yaşayan romanlar için birden fazla hitap şekli kullanılmaktadır. Türkiye’de ise; çingene, kalaycı, poşa, karaçi gibi bazı terimler kullanılır. Kutlamanın ve Kakava kelimesinin ne anlama geldiği romanlar arasında değişmektedir. Kimilerine göre kahkaha ya da kokulu havadan geldiği düşünülen kelime kimi Tarihçilere göre tencere bayramı demektir (Nazif Karaçam). (S.Sol, 2010. Cilt12, sayı1)

Her yıl 5 Mayıs akşamı 6 Mayıs günü Edirne Sarayiçi’nde kutlanan Kakava şenlikleri Romanların baharı kutlama şenlikleridir. Edirne Belediyesi’nin 90’lar itibariyle dahil olduğu kutlamalar daha önceki yıllarda çeribaşının kakava davetiyesini dağıtması ve ile Acı Çeşme’ye davet etmesiyle kutlanırdı. 5 Mayıs akşamı büyük bir ateş yakılması ile herkes ateşten atlarken dilek dilemesi ile şenlikler başlar.

6 Mayıs sabah ezanı ile ritüeller başlar. 5 Mayıs gecesi Meriç ya da Tunca nehirlerinden alınan ot ve taşlar bir su dolu kaba konar. Bu su ile saç, yüz, vücut yıkanarak nazardan korunulduğuna inanılır. Yıkanma ritüelinin bitmesiyle sabah nehir kenarlarına gidilir ve “Babafingo” suda aranır. Rivayetlere göre Romanların eski büyük lideri Babafingo şarap ve kadınları çok severmiş. Bir gece şarapla sarhoş edilerek savunmasız hale getirilen Babafingo nehre atılmış. Bunu duyan Romanlar her yıl suya atıldığı gün Babafingo’yu bulmak için suyu ararlar. Bir başka rivayet ise Timur’un Babafingo’yu bağlatarak suya attırdığıdır. Sabah akan sulara yumurta, para, yüzük vb. şeyler atılarak dilekler dilenir.

KAYNAKÇA:

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.