Salgın hastalıklar insanların sağlığı açısından fiziksel olarak sorun oluştursa da aynı zamanda psikolojik ve sosyal bağlamda olumsuz etkilemektedir. İnsanoğlu dünyaya gelişiyle beraber birçok hastalık, virüs ve salgının ev sahibi olmuştur. Bu hastalıkların bazılarının nedeni bulunmuş önlemler alınmış böylece hastalığa bir zırh oluşturulmuştur fakat bazı hastalıkların sebebi çözülememiş ölümle sonuçlanmış hatta tarihte bazı devletlerin yıkımına neden olmuştur.
Corona Virüs Etkileri
2019 yılında Çin’de ortaya çıkan ve etkisini nerdeyse tüm dünyaya gösteren Covid-19 ,hepimizin ve her kesimin hayatını baştan aşağı değiştirmiştir. Hastalığın fiziksel olarak hızla yayılır olma durumundan dolayı kamu otoriteleri birden fazla tedbir almaya başlamış virüsten kaynaklı giderek artmaya devam eden hastalık ve ölümlerin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Alınan bu tedvirler arasında sokağa çıkma yasağı uygulaması getirilmiş olup belli saat dilimlerinde zaruri ihtiyaçların temin edilmesi adına izin verilmiş, uçuşların çoğu yasaklanmış, bir arada çalışmaktansa uzaktan ve part-time çalışma ortamı yaygınlaşmış, okullarda eğitime ara verilmiş ve çoğu lisans programı üniversitelerde online eğitime geçmişti.
Komplo Teorileri
Basın ve medyada, Covid-19’un nasıl ortaya çıktığı konusunda birden fazla komplo teorisi ortaya atılmıştı. Peki neden insanlar komplo teorisi üretmeye ihtiyaç duydu? Çünkü komplo teorilerinin hiçbir mantıklı zemine oturmamakla beraber insan zihnini rahatlatmaya yaramış, endişe ve kaygıları az da olsa azaltmayı sağlamıştır.2020 yılı hem dünya hem de Türkiye üzerinde düşünüldüğünde kesinlikle bir kırılma noktasıydı. Bu hastalığın da bir çözümü olduğunu umut ederek hastalığa yönelik çalışmaların devam ettiğini gözlemledik. Vakit yine birlik olma zamanıydı fakat manevi bir birlik. Covid-19 salgınının yakın temas, eşyalar ve hava ile bile bulaşıcılığı mevcutken sosyal mesafeyi olduğunca korumalıydık.
Tarihten Örneklerle Virüs
Tarihten bir örnek verecek olursak: M.S. 541 yılında Konstantinopolis’te İmparator Jüstinyen tahta oturmuş otururken de Avrupa’da başlayan bir salgın önce Mısır’a oradan Filistin’e, Suriye’ye ve oradan da Anadolu’ya ulaşmış. Jüstinyen, Konstantinapol’e tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın, askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla içeri girmiştir. Farelerin tüyleri arasına gizlenen ve bir milimetreden küçük ‘Xenopsylla’ isimli uçucu bir böcek, midesinde ‘Pasteurella Pestie’ denen ölümcül veba bakterisi taşıyormuş. Bu böcekler uçarak çevrede bulunan diğer farelerin tüyleri arasına yerleşip hızla üremiş ve yayılmaya başlamışlar.
İnsan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oluyordu. Bir hafta içinde veba şehirde hızla yayıldı ve ölümler başladı. Sarayın çevresi askeri birliklerce karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlanmış.
Sonuçları
Hastalık normal seyrini sürdürdü ve zamanla kendiliğinden yok oldu ancak o zamana kadar dönemin en kalabalık şehirlerinden olan Konstantinopolis nüfusunun yüzde 40’ını kaybetti. Salgın, iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans’ın zayıflamasına ve saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile olmuştur. Hastalıklar bitiş ve başlangıçlara sebep olur. Bizans’ın çökmesinde ufacık bir böceğin etkisinin böyle olacağını kimse tahmin edemezdi. Tarih sayfalarına Jüstinyen vebası olarak geçen bu salgın adeta bir katliam yaratmış kendi kendini imha ederek kaybolup gitmiş, arkasında ise etkilerini bırakmıştır.
Covid-19 Popülerliği
Covid-19 salgınının bu denli fazla konuşulmasının nedenlerinden biri hastalığın belirtilerinin muallakta olmasıydı. Belirti taşıyan hastalarda belli bir zaman geçtikten sonra anlaşılması, hastalığın teşhisi için yeterli sağlık imkanlarına sahip olmayan ülkelerin durumu ve günümüz modern toplumun bilgi alışverişine çabucak ulaşmasıdır. Covid-19 salgınını, “evrensel, olağanüstü bir durum, savaş olmayan savaş” olarak tanımlasak yanılmış olmayız.
Küresel Etkileri
Covid-19 salgınının küresel çaptaki etkilerine baktığımızda, bu salgının mevcut kapitalist toplumsal sisteme, konformizme, ekonomiye ve ülkelerin sağlık sistemlerine büyük bir darbe vurduğu gibi, gündelik hayatı da durma noktasına getirerek toplumsal alanları da zorlayan radikal bir felaket olduğu artık çoğu kimse tarafından kabul görmektedir. Böylesine ölümcül bir felaketin bazı toplumsal boyutları olması sebebiyle toplumsal bir değişimi beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Hatta salgından önceki dünya ile salgından sonraki dünyanın asla aynı olamayacağına dair birçok olumlu ve olumsuz yargı veya spekülasyon ileri sürülüyordu.
Politik Kriz
Beraberinde gelen toplumsal değişimin ne yönde olacağını belirlemek bizlerin elinde olsa da işin ekonomik ve sosyal boyutu böyle demiyordu. Covid-19 pandemisi veya krizi tamamen politiktir. Kapitalist toplumsal sistemin asla yıkılamaz olduğu düşüncesini derinden sarsan bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Slavoj Zizek bu virüsün küçük farklılıklarımızı manasızlaştırdığını, dayanışmacı ve kolektif bir bilinci ortaya çıkartma potansiyeli taşıdığını ileri sürerek bir iyimser yaklaşıma öncülük ettiğini söyleyebiliriz.
Bu salgının mevcut kapitalist toplumsal sistemi bir yana bırakacak bir potansiyel taşıdığını ileri sürmek mümkün olsa da, bu yaklaşımın oldukça ütopik ve iyimser bir yaklaşım olduğunu, gerçekliğe dönüşme olasılığının da oldukça düşük olduğunu söylersek çok yanılmış olmayız. Çünkü mevcut iktidarların daha da sıkı otoriterlik kurma olasılığının daha yüksek bir olgu olduğunu öne sürebiliriz.
İstisna Halinin Normalleştirilmesi
Bu konuda Giorgio Agamben’in “İstisna Halinin Normalleştirilmesi” yaklaşımı daha rasyonel ve gerçekçi görünüyor. Çünkü olağanüstü istisnai durumların iktidarlar bakımından işlevselliği ve yeterliliği göz önüne alındığında bu anormal ve beklenmedik durumun salgından sonra da iktidarlarca devam ettirileceği veya istisna durumunu normalleştirecekleri bir hayat biçimi haline getirebilecekleri bir yaşamın devam edeceği söylenebilir.
Kitlelerin bedenlerinin ateşini ölçecek ve kontrol altına alacak kadar bir biyotik politikanın meşruluk kazanması, gözetimin, denetim daha da sıkılaştırılması karşısında liberal kuramın özgürlükçü sınırlarının daha da daraltılmasını beraberinde getirebilir. Dolayısıyla neoliberal kapitalist toplumsal sistem, “liberal” kısmını da dışarıda bırakarak, Çin’e benzeyen bir Neo-devlet kapitalizmine geçişi aralayabilir.
Virüs Sonrası
Onun için devletlerin salgından sonra daha zorlu bir küreselleşmenin, sınır aşırı bir hareketin hem fiziksel bir alanda hem de sanal, dijital alanda olacağını söyleyebiliriz. Bu salgın, kapitalist sistemin hareketine sadece küçük bir ara, küçük bir nefes niteliğindedir. Özellikle bu aradan sonra ekonomik kaybı yeniden telafi etmek uğruna, dokunulmayan veya dokunulmaz gibi görünen bazı alanlara saldırılacaktır bu alanlara örnek olarak maden aranmasına izin verilmeyen ormanlar diyebiliriz. Küresel şiddet, baskı, borçlanma, silahlanma yeniden alevlenebilir. Bunun yanında ulus-devletlerin gerilmesi bir yana bürokratik, totaliter devlet sistemleri daha yaygın ve görünür olabilir.
Uluslararası İlişkiler
Özellikle olağanüstü zamanlarda işlevini, amacını ve önemini yitiren bazı uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler (BM İnsan Hakları Beyannamesi gibi) ülkeler bağlamında bağlayıcılığını nispeten yitirebilir. Çünkü birey ya da halk karşısında güçlenen devlet bu sözleşmelerin bağlayıcılığını kapitalist arzular uğruna istemeyebilir. Virüs o kadar çok şey değiştirdi ki hastane koridorlarında yaşanan dramlar, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülke diye tanımlanan Batı ülkelerinin sağlık altyapılarının bu krize her bakımdan hazırlıksız yakalanmış olduğunu gözler önüne serdi. Başta
Yaşanabilir Şehirler
Başkan Trump olmak üzere bazı önemli ülkelerin başında bulunan liderlerin, salgının gerçek boyutlarını kavramada çok geç kalmaları ve olayı kendi siyasi geleceklerini düşünerek manipüle etmek istemeleri krizin maliyetini artırmış bulunmaktadır. Covid-19 pandemisi dünyada çok değişikliğe sebep oldu büyük firmalar daha da büyüdü; piyasalardaki rekabet dengesi bozulmaya devam etti. Ulus devletler güç kazanmaya çalışırken hiper küreselleşme yandaşları savunmada kaldı. Popülist otokratlar daha da otoriter olmaya çalıştı. Dijitalleşmeyi kaçınılmaz biçimde hızlandırdı. Dünyada hiçbir ülke ve hiçbir kişi, artık “oralarda olan beni ilgilendirmez” diyemedi, gözlerini kapatamadı. Metropollerin büyütülmesi yerine, maksimum 1 milyon kişinin yaşadığı “yaşanabilir” şehirlerin kurulması yönünde fikirler ortaya atıldı.
Yorumunuzu Yayınlayın