Birey zorunlu olarak kendinden önce de var olan bir kültürel sistemin içine doğar. Bu sistem toplumu bir arada tutan değerler, çatışmalar ve ortak kolektif hafızanın bir aradalığından meydana gelir. Böylece birey hayata karşı sosyal, psikolojik ve etik paradigmasını oluştururken içinde bulunduğu kültürün öğretilerinden beslenir. Toplumsal cinsiyet kodları da bu sistem içerisinde öğrenilen, aktarılan ve tekrar etme yoluyla yeniden üretilen anlamlandırmalardan meydana gelmektedir. Barthes, toplumsal düzlemde birçok imajın göstergebilimle incelenebilecek bir metin olarak okunmasıyla anlamın inşasının mümkün kılınacağına işaret etmektedir. Göstergelerin gösteren ve gösterilenden oluşan bir anlam taşıyıcısı olduğu düşünüldüğünde toplumun kültürel kodlarının içine yerleştiği göstergeler de toplumsal mitlerin birer taşıyıcısı haline gelmektedirler. Anlamın inşa sürecine yönelik bu temel bakışla, toplumsal cinsiyet kodlarının gündelik hayat pratiklerinde en görünür olana, ancak en fark edilmeyene nasıl yansıdığına bakmak mümkündür. Göstergebilim, birçok disipline katkı sunabilecek bir yaklaşımla ve temelde anlamın nasıl kurulduğunu kendine konu edinen bir bakış sunmasıyla görünenin ardındaki gizleneni görünür kılan bir alan olagelmiştir. Böylece toplumsalın içinde üretilen kültürel bağlamın anlaşılır olmasını sağlamak mümkün hale gelmektedir. Göstergebilimin öncülerinden Roland Barthes’ın anlam çözüme yönelik yaklaşımı ile toplumsal imajlara ait kodların ardındaki yan anlamın nasıl doğal halde sunulduğuna ilişkin bir bakış açısı sunulabilir. Butler, toplumsal cinsiyete dair ritüellerin kültürel olarak inşa edildiği bilgisinin yanına biyolojik cinsiyetin de aynı yolla kavranabileceği fikrini koyarak toplumsal cinsiyet çalışmalarına oldukça önemli bir yaklaşım getirmiştir. (Butler, 1999) Böylece heteronormatif ilişki biçimlerinden queer kimliklere kadar verili kabul edilen tüm öğretileri sarsabilecek bir mevzu ortaya çıkmıştır. Nitekim biyolojik cinsiyete dayalı farklılıklar cinsiyetin işleyişiyle yani toplumsal cinsiyetle ilişkilendirilmiş ve toplumsal edimlerin bir ürünü olarak sunulmuştur. Gündelik hayat pratikleri bu anlamda değerlendirildiğinde kadın ve erkek biyolojik cinsiyetlerine yüklenen kültürel anlamları kavramak daha kolay olacaktır. Bu bağlamda OT Kafe’ye ait 2 yemek menüsü seçeneği, temel olarak Adams’ın Etin Cinsel Politikası isimli kitabı referans alınarak analiz edilebilir. (Adams, 2010)

Kaynak: https://caroljadams.com/examples-of-spom

Et ve Toplumsal Cinsiyet İlişkisi

Adams, et yeme ve baskın eril güce sahip olma sanrısı arasında kurduğu incelikli gözlemiyle başta toplumsal cinsiyet çalışmaları olmak üzere birçok disipline katkıda bulunmuştur. Kitap patriarkal yapılanma ve et yeme ilişkisinin toplumsal mitlerce örülen anlamından kaynaklandığına ve etin insana atfettiği sözde gücün onu iktidar piramidinin en tepesine yerleştirdiğine vurgu yapmaktadır. Ek olarak eti için öldürülen hayvanların özellikle reklamlarda kadın bedeninde resmedilmesinin ve eril zihinde dilbilimsel açıdan da kadına ait imgelerin piliç gibi etle ilişkili terimlerle ilişkili oluşunun tesadüf olmadığını belirtmektedir. Bu kavramsal benzeşmeler Adams tarafından kadının ve hayvanların eril tahakküm ve şiddet kaynaklı uğradığı erkek olmayış damgası yeme noktasında nasıl yakınlaştıklarını göstermek amacıyla yapılmıştır. Adams’ın çalışmasının bu inceleme için önem teşkil eden kısmı et yemenin söz konusu “hakiki” etse kırmızı etle ilişkilendirildiği ve yalnızca eril olanın tüketimine layık görüldüğü anlayışıdır. Kitabın Et: Erkeğe Mahsus, ve etin gücün dışavurumu olarak sembolize edildiği Et Kraldır, Et Yemenin Eril Dili bölümlerinde konu detaylı olarak incelenmiştir. (bkz. s. 80-82; 86-91)

“Men” [adam] ve “meat” [et] kelimelerinin her ikisi de sözlükbilimsel daralmalardan geçmiştir. Asıl halleri kapsamlı olan bu kelimeler, şimdi kendilerine özgü göndergeleriyle yakın ilişki halindedir. Et artık tüm besinler anlamına gelmez; adam kelimesi de farkında olduğumuz üzere artık kadınları kapsamaz.” Adams (2010) s. 92

Erkeklik ve ete yüklenen kültürel anlamlar etken/edilgen, güçlü/zayıf, erkek/kadın gibi dikotomiler üzerinden okunabilir. Tarih öncesi dönemde kadınlara eti yasaklamanın etin saygınlığını artıran bir durum olarak görülmesi et kalitesi konusunda da erkeğin yetkin ve bilirkişi ilan edilmesine yol açmıştır. Mangal dilinin erkeksiliği ve kadınsı yiyecekler olarak görülen sebze, beyaz et ve elde edilmesi fiziksel güçle bağdaştırılmayan gıdalar buna örnek teşkil etmektedir. Erilliğin en somut simgelerinden biri olan askerlik döneminde savaş zamanı erkeğe sunulan et, gücün bir başka simgesi olarak tasvir edilmektedir. Güçlü hayvanın kasını tüketmenin güç getireceğine dair toplumsal mit, erkeklik özelliklerinin erkeksi yiyeceklerle inşa edileceği varsayımını ortaya çıkarmaktadır. Aşağıda görsellerine yer verilen OT Kafe’ye ait 2 adet menü fotoğrafının göstergebilimsel çözümlemesini Barthesçı bir anlayışla feminist eleştirel yaklaşımın bu penceresinden ele alarak yapmak mümkündür.

Menünün Göstergebilimsel Analizi

Menünün başında okuyuculara seslenen “Sen Bize Ne Yap Biliyo musun?” cümlesi, işletmenin metinlerarasılıktan yararlanarak komedyen Cem Yılmaz’ın popüler söylemini mizahi bir yolla menüyü ilgi çekici kılmak için kullandığını göstermektedir.

İlk görselde “Ana Yemekler” başlığı altında yer alan “beyaz et” ürünleri sergilenmekte ve birçok kültürde tek başına tüketildiğinde yemekten bile sayılmayan sebzelerin tavuğun yanında sunulduğu görülmektedir. Beyaz etin menüdeki sunumunun ana yemeklerdeki “annelik” vurgusuyla ilişkilendirilmiş olması genellikle diyet listelerinin içinde yer alan “beyaz et” tüketiminin hafiflik ve yumuşaklığıyla menü tasarımcılarına kadınsılığı çağrıştırmış olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca hem tavuğun küçüğü hem de bazı dillerde genç ve güzel kadınlar için kullanılan “piliç” sözcüğünün beyaz et ve kadın ilişkilendirmesinde rolü olduğu söylenebilir. Ek olarak beyaz etin “güçle” ilişkilendirilmiş bilinen bir toplumsal imajı yoktur, bu nedenle yine ataerkil bir toplumda eril olanın yanında “güçsüz” kabul edilen dişillikle bağdaştırılması beklenen bir sonuçtur. Bu açıklamalar doğrultusunda görselin dizimsel çözümleme tablosu aşağıdaki gibidir:

Gösterge Gösteren Gösterilen
Yemek Tavuk Eti Ucuz, yapımı kolay, kalorisi düşük, hafif gıda
Metin Ana Yemekler Annelik / Kadınlık
Servis Tabak Beyaz yuvarlak hatlı köşeler

Mit: Dişil olanın hesaplı, yapımı kolay ve diyet yemeği kabul edilen beyaz et ile özdeşleştirilmesi

Görsel, Barthes’ın düzanlam ve yananlam çözümlemesi bağlamında incelendiğinde düzanlamın ana yemekler olarak belirlenen beyaz etle yapılmış yemeklerin servis halinde fotoğrafları olarak okunurken, yan anlamın kırmızı etin yanında fazla değer görmeyen beyaz et ile kadınsılığın ilişkilendirilmesi olarak kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Serviste kullanılan beyaz, yuvarlak hatlı tabak kenarlarının yine yumuşak bir görüntüyle kadınsılığa vurgu yapmak amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Ayrıca ana yemekler kalıbının kullanımı kadın kimliğinin ancak “annelik” üzerinden kurulacağı vurgusu ile bir toplumsal cinsiyet rolü klişesini daha yeniden üretmektedir.

İkinci görselde “Baba Yemekler” başlığı altında “kırmızı et” ürünleri sergilenmekte ve güçle ilişkilendirilen sembollerin kullanıldığı görülmektedir. Bunlardan biri olan kaslı erkek kolu sembolü, fiziksel güç ve hegemonik erkekliği simgelemektedir. Bunun yanı sıra menü isminin “baba yemekler” oluşu ideal erkekliğin ve gücün temsilinin de ancak “babalık” figürüyle eşleştirildiğinde anlam kazandığına işaret etmektedir. Servis tabaklarından birinin boğa kafası şeklinde olması kırmızı etin güçle ilişkilendirildiği bir başka sembol olarak okunabilir. Boğa, tarihsel süreç boyunca güç, erkeksilik, iktidar, hırs ve öfke gibi kavramların göstereni olmuş bir hayvandır. Bu nedenle kırmızı et, erillik ve lüks sunumla ilişkilendirilmesi tesadüf değildir. Ayrıca servis tabaklarının sert ahşap yüzeyli ve çoğunlukla keskin hatlardan oluşan kahverengi tabaklarla yapılması yine toplumsal erkeklik mitinin yeniden üretimi için birer malzeme niteliğindedir. Bu ilişkilendirmeler doğrultusunda görselin dizimsel çözümleme tablosu aşağıdaki gibidir:

Gösterge Gösteren Gösterilen
Yemek Kırmızı Et Pahalı, yapımı zor, kalorisi yüksek, ağır gıda
Metin Baba Yemekler Babalık / Erkeklik
Servis Tabak Ahşap keskin hatlı köşeler

Mit: Eril olanın lüks, yapımı zor ve güç simgesi olarak kabul edilen kırmızı et ile özdeşleştirilmesi

Görsel, Barthes’ın düzanlam ve yananlam çözümlemesi bağlamında incelendiğinde düzanlamın baba yemekler olarak belirlenen kırmızı etle yapılmış yemeklerin servis halinde fotoğrafları olarak okunurken, yan anlamın kırmızı et yiyerek güce sahip olunabileceği şeklinde kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ana yemekler olarak belirlenen beyaz et menüsünün yanında baba yemekler olarak seçilen kırmızı et yemeklerinin daha pahalı oluşu, eril kodlarla örülen toplumsal statünün dişil olandan daha değerli kılındığıyla paralel anlama gelmektedir.

Sonuç

Beslenme tarih boyunca birçok eşitsizliği içinde barındıran kültürel bir pratik olagelmiştir. Avcılık, fiziksel güç kullanımı, doğa üzerinde tahakküm gibi edimler erillikle ilişkilendirilirken, bitkisel beslenme ve doğanın tarımsal yönü dişil olana atfedilmiştir. (Çarpar, 2020) Tarımın kadınsılaştırılmasına paralel bir düzlemde erkeğin toplumsal hakimiyetini üretim araçlarının kullanımıyla ele geçirdiğini varsayan tarihsel yaklaşıma bir darbe olarak Burgan’ın çalışması bulunan ilk kültürel gerecin yabani yulaf tohumlarını taşımak için kullanılan büyük bir çuval olduğunu iddia etmektedir. Böylece tarihin akışını değiştiren buluşlardan birinin anaerkil bir toplumda kadının dağıtımına sunulan besinleri taşımak üzere kullanılan bir kap olabileceği varsayılmaktadır. (Burgan, 2015) Ancak ataerkil topluma geçişi yalnızca üretim araçlarına değil babalığın keşfine dayandıran feminist yaklaşımlar da mevcuttur. Bu yaklaşıma göre inşa edilmiş erkeklik ve iktidar mekanizmaları, canlının üretiminde erkeğin rolünün farkına vardıklarında güç ilişkilerini kurmak adına fırsat yakaladıklarını düşünmüşlerdir. Modern topluma bakıldığında ise özellikle toplumsal cinsiyete dayalı kalıp yargıların kültürel kodlar, medya imajları ve söylemler aracılığıyla her geçen gün yeniden üretildiğini görmek mümkündür. Bunun farkındalığı için izleyicinin/okuyucunun kendine sunulan metinlerin ardındakini görmeye çalışması yeterli olacaktır. Eleştirel okuryazarlık bu bağlamda önem teşkil etmektedir. Barthes’a göre göstergeler gösteren ve gösterilenden oluşur, ancak bu ikili ilişkinin birleşimi keyfi ve kültüreldir. Bu nedenle et yemenin kültürel anlamları ve gösterilenleri kültüre bağlı olarak farklılık gösterebildiği gibi toplumsal cinsiyet rolleri de farklı toplumlarda değişikliğe uğrayabilir. Her bir gösterge bir başka göstergenin göstereni ve gösterileni olabileceğinden, eleştirel okumayı yapabilmek adına kodların yapıbozuma uğraması gerekebilir. Sonuç olarak OT Kafe’nin menüsünde yer alan ikili beslenme opsiyonu üzerinden toplumsal cinsiyet kodlarının nasıl verili ve doğal gibi gösterilerek yansıtıldığına, beyaz et yemenin kadınsı ve hafif yönüne vurgu yapılırken kırmızı etin eril bir güç göstergesi gibi gösterildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda biyolojik ve gelişimsel bir zorunluluk olan beslenme üzerinden geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretildiği açıkça görülmektedir.

Kaynakça

  • Adams, C. J. (2010). Etin Cinsel Politikası Feminist-Vejetaryen Eleştirel Kuram. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Burgan, E. (2015). İlk kültürel gereç çuval ise: Erkeklik ve et yemenin kesişimselliğinde bilimsel anlatıların kuruluşu. Fe Dergi, 35-47.
  • Butler, J. (1999). Cinsiyet Belası Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi. İstanbul: Metis Yayıncılık.
  • Çarpar, M. C. (2020). Beslenme, Kimlik ve Erkeklik: Et Yemenin Sosyolojisi. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 249-277.
Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.